yeni e

iki aylık kültür sanat edebiyat dergisi

‘Devrik’ Konumlama İşlevleri

Türkçe bir sözde anlam ilişkileri yüklem ile öncesi alanda belirlenir. “Konum” ile işlev ayrımı yalnızca öbek düzeyi “tamlama”da “niteleyici (+nitelenen)” ögeye uygulanır: küçük çocuk, çocuk kitab-ı, çocuk bak-. Söz düzeyinde bütün dizimsel işlevler eklere bağlanır; tümcel işlevleme ile ilgisi kesilen konumlama: “ezgileme”de “odak (vurgulu hecesi birinci derece vurgulanıp tonlanan)-odakdışı” öge ile “olağan-karşıtsal” anlamlamaya, “sesletim”de ise işlev ya da anlam değiştirmeksizin (sözün/bilgi biriminin vurgulu heceleri zayıflamış en alt düzeyde sesletilen son bölümü olan) “odakardı sönüş”e yüklemardına öge kaydırmaya koşulur.

Sabahattin Eyüboğlu: “Mavi ve Kara” (1966), N. Uygur (1999) “Dil” denemesinde “tek odaklı sözel ileti birimi” anlamında “bilgi-birimi”ni tümcecik ile eşitleyerek yaptığım okumada: 1. yüklemson dizimli, yüklem odaklı, sönüş bölümsüz: //İçlerindeki maviyi haraç mezat sattı↓LAR// gibi bilgi-birimi oranı %40 dolayında çıktı. Sönüşlü bilgi-birimlerinden: 2.a. yüklemson dizimli-yüklemdışı, karşıtsal odaklı “//Ma↓VİYle sa↑nat (-)//, //ka↓RAY↑la pa↓RA demek istiyorum//”gibi yüklem “demek istiyorum” türü vurgusuz sönüş bölümlü bilgi-birim oranı da %40 dolayında. Onlara:

2.b: “//Mavi sabahlara kadar çenkle↓ŞİR karanlıkla//” gibi yüklem odaklı, devrik öge sönüşlü % 20 dolayında bilgi-birimi daha katılıyor. Genellenirse, yüklemle biten, yüklem-odaklı sönüşsüz bilgibirimleri % 40, Karşıtsal odaklı, yüklemsönüşlü % 40 bilgi birimi ile yüklem-odaklı ama devrik sönüşlü % 20 bilgi-birimi ile sönüşlü bilgi-birim oranı %60 dolayında çıktı.

Eğer, bilgi-birimi, Batı dilerine uyan tanımla: “sözel üretimde yalın ya da bileşik bir odak içeren her sözel birim” olarak alınırsa, o zaman: “Mavi sabahlara kadar cenkleşirkaranlıkla” sözü bir değil üç bilgi birimine bölünebilir: “//Ma↑Vİ// //sabahla↓RA ka↑dar// //cenkle↓ŞİR karanlıkla//”. Ezgisel ayrımlar kişinin yorumuna göre de değişir. O bakımdan Türkçe ezgisel birim tanımı sesel ölçümlere, ezgisel ayrımlara, düşümsel işlemlere, … dayalı olarak ayrıca incelenmelidir.

Devrik” terimi, bir tümcede yalnızca “yüklem ardına kaydırılarak konumlanmış öge” anlamını taşır.[1] Neredeyse bütün devrik (2.b) bölümlü bilgi birimlerinde yüklem odak-odak seçilip sönüş için yüklem ardına (işlev, anlam değişmeksizin) odakdışı öge kaydırılmış. Böylece odakardı %40 yüklemson (2.a) sönüşlere %20 devrik sönüş (2.b) eklenerek sönüşlü bilgi birim oranı %60 dolayına çıkarılmış. Yüklemardı gerek anlam, gerekse işlev değişimine kapalı olduğuna göre sonuç: “devrik-dizime yüklemardına sözel öge kaydırmak için başvurulur; devrik konumlamanın bir işlevi, sesletimi kolaylaştırma için olağan dizimli yüklem-odaklı bir sözde yüklem-ardına sönüş birimi kaydırmaktır.

Yüklemson dizim, söze ezgiyle duygusal anlam katmayan sakince bir anlatım ürünüdür. İster yalın-tabanlı, isterse “tamlama-tabanlı” olsun, olağan dizimde: yüklem sona da konumlanır, odakdışı ögelerden kimileri odak ardına kaydırılarak (2.b) ortada da kalabilir. Buna göre Osmanlı kâtip üst-ayrım “odakardı” (2.a) vurgusuz sönüş bölümlü sözel konumlamaları gözardı ederek yalnızca tümceson odaklı (1, 2.b) türü sözlere takılmış.[2]

Ancak, Türkçe sözel üretimde “devrik” konumlamaya birçok nedenle başvurulur. [3] Sözlü dilde halk devrik tümceyi aşağıdaki sözel işlevler ile duygusal anlam ayrımlarına bağlamıştır. İncelemelerin sezdirdiği sonuç: devrik konumlama seçeneğinin, anlamlamayı bozmayan ezgisel bir işlem, düşünsel-duygusal bir esneklik, algısal bir alımlama olarak biçimlendiğidir. Gerçekte en üstte “odak-ardı”, onun altında “devrik” işlemine koşulan şu anlatım ayrımları ortaya çıkmıştır:

  1. Birimson-odak seçilen yüklem ardına olağan ezgisel sönüş ögesi kaydırma: işlev değiştirmeden

            odak-dışı bir ögeyi devrik konumlama.

  1. İki bilgi birimini teke indirme: yüklem önünde iki bilgi birimine bölünen bir sözde, ilk birimi

            yüklem-ardına kaydırarak, onun ayrı bir bilgi birimi olma özelliğini silme.

  1. Etkili şöyleyiş: yüklemdışı odağı, işlev değiştirmeden yüklem ardına kaydırarak önceleyip

            pekiştirme.

  1. Söze öfke, sevinç, üzüntü, gibi duygu yükleme: zorunlu sözel ögelerden yüklemi söz başına konum-

layarak, özneyi yüklem sonunda izleme, bağlamdaki öteki ögeleri dışlayıp yüklemi odaklama.

  1. Devrik açıklama: yüklem-önü bir öge üzerine yüklemsiz bir bölüm ile ek bilgi veren, açıklayan

            uzunca bir bölümü devrik konumlayarak sesletimi dengeleme, kolaylama.

  1. Ayrı işlevli iki devrik: [1. Sönüş ya da 2. Odağı silinen öge] + [5. açıklama] işlevli bölümleri

yüklemardına kaydırma.

  1. 1948-1960 arası “devrik” üzerine İkinciyeni öykücüleri ile şairlerinin ikincil işlemleri: a. Dağlarca’nın bakışıklı” dizeleri. b. Ece Ayhan’da devrik açıklama türü “dizimbozum”u. c. Leylâ Erbil’desayrıldevrik” işlemleri (bk. Demircan, Ö. 2009)
  2. Odak-ardı olağan ezgisel sönüş: işlev değiştirmeden odak-dışı bir ögeyi devrik konumlama. Olağan dizimde yüklem tabanı yalın bir sözcük ise yüklem: Mehmet yarın öğleden sonraki toplantıya katıl↓SIN; yüklem tabanı bir eylem tamlaması ise, eylemi “niteleyen” öge odaklanır: Yemekten sonra yaşlılar kumsalda yürüyü↓ŞE çık-ar, Yazın Trabzona göçen Güneydoğulular↓ÇAY topla-r.Devrik” konumlama, sesletim gücünü dengeler, ezgiyi güzeller: “Yarın öğleden sonraki toplantıya katıl↓SIN Yüklemardına öge konumlama, birim işlevi değişmedikçe anlam değiştirmez. Öyleyse, bu tür “devrik” konumlama ezgisel sönüşü rahatlatır, sözel üretimi tekdüzelikten, sıkıcılıktan kurtarır. Onun için de odakdışı bir öge gerektiğinde devrik konumlanarak odak başa doğru kaydırılır. Bu konumlama en sık başvurulan “devrik” işlemdir.

YAZARLARDAN ÖRNEKLER (DEVRİK SÖNÜŞLER KOYU YAZILI):

  1. S. Eyüboğlu’ndan: “Meğer, tam tersine, erken girmişiz o güzelim yola. Daha dolduracak çileleri varmış Anadolunun. … Gecenin ortasında öten horozlar, vakitsiz açan kayısı çiçekleriymiş meğer Köy Enstitüleri. … Daha sürüyle karanlık örücüleri, düşünce buzulları varmış içimizde, dışımızda.[4]
  2. Nermi Uygur’dan: “… Dil-yaşam, ya da yaşam-dil serüvenlerimin birikimiyle oluşagelen bir sözlük bu. Dinleye konuşa, düşüne duya, okuya yaza, sürçe başara izi düşen serüvenler bunlar. Buna göre eylemleri başlatıp sürdüren amacı gözönünde bulundurmadıkça kapalı kalır uğraşın anlamı; birtakım devingenliklerden öteye geçemez, böylece anlamından boşanır “uğraş”.[5]
  3. İki bilgi biriminden öncekini silip odağı teke indirme: yüklem önünde iki bilgi birimine bölünen bir sözde, ilk birimi yüklem-ardına kaydırarak, onun ayrı bir bilgi birimi olma özelliğini silme.. Halkın sözlü ürünlerinde odak konumu ile ilgili bir kısıtlama yoktur, belirleme yükleme göre yapılır. Önemli olan sözel etkinin denetimi: ya öncelenmesi, ya da önemsizlenmesidir. “Her bilgi-birimi yalın ya da bileşik, (+ikilemeli / yinelemeli) bir odak içerir” tanımına göre: olağan dizimde yüklem odak seçilince, yalın bir tümce tek bilgi-birimi olarak ezgilenir. Konumsal odaklama alanı dışında bir öge, odaklayıcı bir ek, örneğin (-CĂ) ile odak seçilirse, tümcenin iki bilgi birimine bölünme olasılığı doğar: //Gün-↓LÈRcě //, //ormanda kaybolan çocuğu-↓NÙ aradı//[6]. Eğer, bilgi biriminde bir ögenin “odak” olma işlevini silmek, odakdışı kılmak istenirse, o öge yüklem-ardına kaydırılır: “Ormanda kaybolan çocuğunu gün-↓LÈR aradı” yerine: “Ormanda kaybolan çocuğu↓NU aradı günlerce”, denir. O durumda, özellikle yüklemardı bitişik konum, gerektiğinde odak-silme konumudur. Odaklayıcı eklerin çoğu, yalnızca yüklem önündeki birimleri odaklar görünüyor.

Karşılıklı konuşmanın “sakin” sürdüğü bölümde devrik işleme pek başvurulmaz. Ancak, odakardı, odakdışı birimlere açıktır. Sakince bir ikili konuşmada yalnızca “beyim, efendim, …” gibi olağan hitap sözcükleri devrik dizilir. Öne konumlanırsa, kural-dışına çıkılıp o tür sözcükler odaklanacağından iletişim bağlam dışına çıkarak bozulur. S. Kudret Aksal’dan (Kahvede Şenlik Var, 1965):

(2)

  1. “-Buraya bir ba↓YAN gelecekti. Gel↑Dİ mi? -↓HAyır, bayım. …
  2. -Ama ↓SİZ … biraz ileri ↓GİTmiyor musu↑nuz?

-Ödevi↑MİN müşterilerime ↓YER göster↑mek, ↓BUYrunuz efendim, ↓NE emredersiniz

  efendim de↓MEKle bittiği↑ni ↓ŞÜNmüyorum.

  1. Etkili şöyleyiş: yüklemdışı odağı, işlev değiştirmeden yüklem ardına kaydırarak önceleyip pekiştirme. Yüklem-önü odak ögeler, işlev değişmeden yüklem ardına kaydırılabilir. Eğer söz yüklemson biçime sokulursa, iki bilgi birimi, teke iner; halk deyişi: //Geç↓Tİ // //Bor’un paza↑RI//, //↓SÜR eşeğini// //↓NİĞde’ye// içindeki ilişki: *//Bor’un pazarı geç↓Tİ//, //eşeğini ↓NİĞde’ye sür// biçimine indirgenir. Anlatım açısından doğru ise de, sözün bir “halk deyişi” olma özelliği silinir. Öyleyse, daha etkili anlatım, bellekte kalması, çekiciliği arttırmak, sözü daha içten kılmak, hedef kitleyi etkilemek için “devrik” öge ayrıca odaklanabilir; böylece söz iki bilgi birimine bölünmüş olur: “Yüzünü Şey↓TAN görsün” yerine “Şey↓TAN gör↑sün yüzü↓NÜ!” Eğer söz iki yargı içeriyor (201.i), ya da yüklem önündeki odaklama “karşıtsal” ise (201.ii), öyle odak ögeler de bilgisel, duygusal, etkisel önceleme için sona kaydırılabilir.

Atatürk, gençliğe seslenişini (Ey Türk Gençliği!) // Türk’üm diyene ↓NE mutlu// yerine, söylevsel coşkuya uyan bir ezgileme ile: //↓NE mut↑lu// //↓TÜRküm diyene//!” sözüyle bitirmiştir. İşlev değişmeksizin: “↓TÜRküm diyene ↓NE mutlu!” gibi bir sözün bir odağı yüklem ardına konumlana-bilir: “↓NE mut↑luTÜRküm diyene!” İki bilgi birimine bölünen söze öyle bir işlem etkiyi arttırmak, pekiştirmek için uygulanır. “Sen o↓NUN yolundan git” sözünden “Sen git o↓NUN yolundan!” daha etkili ve “onun yolu”  ögesini önceleyici bir değişimdir.

  1. Söze öfke, sevinç, üzüntü, gibi duygu yükleme: Önceki ögeleri dışlayıp zorunlu ögelerden

yüklemi söz başına konumlayarak, özneyi yüklem sonunda izleyerek yüklem odaklama. Üretildiği iletişimsel bağlamda: yüklem-tabanının belirlediği edimsel, konumsal katılanlardan bağlamda “verili” olan ögeler düşüp dışlanarak dizimsel soneklerle izlenir. Öyle düşümlü sözlerin en önemli zorunlu ögesi olan yüklem başa konumlanıp özne yüklemsonunda izlenerek duygusal tepki veren sözler üretilir. N. Uygur’un: “Harfsiz sessiz bir yaşama sözlüğüm var” sözünde yüklem gerçekten sonda mı? Söz neden: “Harfsiz sessiz bir yaşama sözlüğüm var (benim)” olmasın? “Sıkma tatlı canını!” “Bıktım senin dırdırından!” sözleri yüklemle mi başlıyor? Sözler neden, iletilen “(Sen artık o konuda) sıkma tatlı canını!” “(Ben artık) bıktım senin dırdırından!” anlamlarına uygun yorumlanmasın! Özne: “kişi”, “sayı” ayrımlarıyla yüklem sonunda izlenip, öteki ögeler yüklem ardına kaydırılarak en önemli öge yüklem başta söylenir.

Doğal ya da sonekleme ile, bütün işlevler yükleme bağlandığı için: heyecan, sevinç, kızgınlık, korku, şaşırma, sinirlenme, anlayış gösterme, … gibi duygusal değişimler sonucu “olağansözel-konumlama” etkilenirse, edimsel önceleme sonucu yüklem odak seçilerek başa konumlanır: “↓GİT başımdan!” “Ka↓RIŞma işime!” “↓ÇEK arabanı! (buradan uzaklaş), … . Odak öncelenip yüklem başa konumlanarak odaklanınca, söze katılan öteki ögeler yüklemardına eklenir; yüklemardı, öge-kaydırmaya, sözel onarıma açık bir alandır. Denetimsiz duygulanmaya eşlik eden sözlerde yüklem başa konumlanıp odaklanır: Do↓LAŞma ayak altında! Yüklem başa konumlanınca, zorunlu olmayan ‘verili’ ögelere düşüm+izleme uygulanarak söz kısaltılır. Sözler daha çok birinci kişili tepkisel, ikinci kişiden olumsuz, olumlu istekler, önerilerdir.

  1. Devrik açıklama: yüklem-önü bir öge üzerine yüklemsiz bir bölüm ile ek bilgi veren, açıklayan uzunca bir bölümü devrik konumlayarak sesletimi dengeleme, kolaylama. Devrik açıklama, yüklem önünde verilen düşümsüz, ya da düşümlü bir ögenin yüklem ardına eklenen yüklemsiz bir bölüm ile açıklanmasıdır. Yazarlar öyle açıklama bölümlerini önceki bölümden nokta (.) ile ayırıyorlar. Demek ki onlara göre öyle eklemeler devrik değil, kendisi ayrı, bağımsız bir sonraki söz. Belki de o eklemeler (202), öncekinden ayrı, “yüklemi düşmüş sözler” olarak yorumlanıyor. Aşağıdaki örneklerde: “deyimler (a), sesler (b)” ögeleri, devrik dizilmiş ardıl bölümlerle açıklanır.(3)
  1. “Şu balık ağını (-) görüyor musun? Baldırların bir kısmını ve çıplak ayağının bir tanesini yarı

           kaplayan balık ağını? (Sait Faik, YKY 2002: 81)

  1. -“…//Ka↓RI üstü↑ne ka↓RI (-) almıştı yatağa yatar yatmaz//. //Bir boş↓NAK kızı sa↓RI saç↑lı,

ma↓ gözlü//; //bir ↓SErezli Çinge↓NE// esmer, bay↓GIN bakış↑lı, yon↓CA kokulu//… //Bir

Çer↑KES// in↓CE belli//. //Bir Gür↓// çekik ba↓DEM göz↑lü, cumudi↓YE tenli//…

(Sait Faik: Rıza Milyoner)

iii.  “… Köy enstitülerinin kuru↓luş yılların↑da olumlu, verimli bir eğitimin ↓ne mucizeler

yaratabileceğini gören biz↑ler (-) şaşarak soRUyorduk birbirimize: Bu kadar kestirme, bu

kadar bize göre, bize giden bir yola girmekte neden bu kadar geç kalmışız diye. … (S. Eyüboğlu)

 

Sait Faik’in tümcesinde ‘balık ağı’ üzerine (Baldırların bir kısmını ve çıplak ayağının bir tanesini yarı kaplayan ‘balık ağı’nı?) açıklaması var. Zaman göndermeli “yatağa yatar yatmaz”; ardından da ‘karı” sözcüğünün göndermelerini veren açıklama sözleri geliyor. Bana göre Eyüboğlu ile Sait Faik sözleri ayrı işlevli ikişer devrik bölüm içeriyor. Eyüboğlu tümcesinde iki tür devrik birim bulunuyor: sönüş: ‘birbirimize’, ardından sorulanı açıklayan: “Bu kadar kestirme, bu kadar bize göre, bize giden bir yola girmekte neden bu kadar geç kalmışız diye” bölümü.

 

  1. Ayrı işlevli iki devrik: [1. Sönüş ya da 2. Odağı silinen öge] + [5. açıklama] işlevli bölümleri

yüklemardına kaydırma.

 

  1. 1948-1960 arası “devrik” üzerine İkinciyeni öykücüleri ile şairlerinin ikincil işlemleri: a. Dağlarca’nın bakışıklı” dizeleri. b. Ece Ayhan’da devrik açıklama türü “dizimbozum”u. c. Leylâ Erbil’desayrıldevrik” işlemleri (bk. Demircan, Ö. 2009)

[1] Bilge Karasu’dan alınan: “Bu biçime ya↓RIM-çizme [derler evlâtçığım,” dediydi Refikamteyzesi.] tümcesinde [derler evlâtçığım,” dediydi Refikamteyzesi] bölümüne “yüklemardı” yerine, bütün sönüş ögelerini içeren “odakardı ögeler” demek daha doğrudur.

[2] Oysa “devrik” terimi “odakardı” üst işleminin bir alt terimi. Ne yazık ki Türkçe her sözel işlemin betimlenişin-de aynı sorun çıkıyor. O kadar çok ki hangisini belirteyim!? Örneğin “tamlama” terimiyle anlatılan “niteleme” işlemi: “çok az, biraz yavaş, yalnız adam / bilim adam-ı, para çek-/ koşarak git– / sessiz ol- …” gibi her sözcük türüne uygulanmasına karşın, yalnızca adlara özgülenerek bir alt-işlem sanki üstişlemmiş gibi betimlenir.

[3] Batılı Orientalist etkisinde Osmanlı, Türkçeyi engellemek için dilimizi yalnızca yazı diliyle eğitim dışında tutmakla kalmamış, “devrik tümce”yi, “ikileme” işlemini, sözcük üretim kaynağı olan “yansıma”ları kullanım dışına itmiş, “devrik-tümce” yasağı ile 600 yıldan uzun süre sözdizimi yüklem-son konumlamaya çakılmış, engelleme, şu uydurma kuralllara bağlanmıştır: “Türk cümlesi yüklemle biter.” “Yansımalar ve ikilemeler sözcük değildir.”

[4] (1966): “17 Nisan, bir gurbet bayramı”. Mavi ve Kara, (1973: s. 203).

[5] Dipten Gelen, (1998, s. 23-).

[6] Demircan, Ö.: -“Türkçe ezgilemede ‘odak-seçen vurgusuz-ek’ler.” CTD, Aralık 2020: 630-634. “Türkçe ezgilemede ‘odak-seçen sözcük’ler”, CTD, Kasım 2020: 564-568.

Ömer Demircan
diğer yazıları