yeni e

iki aylık kültür sanat edebiyat dergisi

Kerem Cankoçak: Hawking Dünyadan Kaçma Çağrısı Yapmadı

Hawking’den söz etmeye başlamadan önce “deha” ve “dâhilik” üzerinde dursak, sizin tanımlarınız nasıl olur? Bu kavramlar eninde sonunda gelip bir “üst insan” bir “kurtarıcı” mı anlatıyor bize, yoksa aslında belli bir alanda –özellikle de bilimde– öne çıkmış kişilerden mi söz ediyoruz sadece?

Deha ve dâhilik tartışmalarının nesnel bir çözümlemesi yok bence. Tarih boyunca kim dâhidir diye çok tartışılmış, bazı kişiler üzerinde uzlaşılmış. Örneğin çoğunluğun üzerinde mutabık kaldığı dâhi 1643-1727 yılları arasında yaşamış Isaac Newton’dur. Bilindiği üzere Newton hem evrensel kütleçekim yasasını buluyor hem de bugün hala kullandığımız kalkülüsü, yani türev/integral hesabını. Sonra 1777-1855 yılları arasında yaşamış büyük matematikçi ve fizikçi Carl Friedrich Gauss kimilerince Newton’dan bile daha üstündür. Çok fazla sayıda katkısı var Gauss’un bilime. Şüphesiz Einstein var 20. Yüzyılda. 1905’te yazdığı üç makaleyle hem özel göreliliği keşfediyor, hem atomların varlığına ilişkin en önemli kanıtlardan birini buluyor, hem de kuantum mekaniğini başlatan olgulardan birini açıklıyor (halen güneş pillerinin işleyişinin temeli olan foto-elektrik etki). Ama bütün bunlara rağmen, kimilerine göre Einstein olmasaydı başka biri hemen hemen aynı zamanlarda bu buluşları yapacaktı. Dâhiliğin tanımındaki problem bu zaten, “o olmasaydı başkası aynı şeyi bulacak mıydı?” tartışması. Belki de tartışılması gereken şudur: Bilim birkaç dâhinin ya da çok akıllı birkaç insanın olağanüstü çabaları sayesinde mi gelişir, yoksa küçük küçük adımlarla zaten ilerleyen bilime son rötuşu vuran bilim insanına mı dâhi denir? Benim görüşüm biraz ikinciden yana ağır basıyor. Elbette büyük bilim insanlarının katkısını küçümsemiyorum, ama o büyük insanlar da diğer küçük katkılar olmadan ilerleyemezlerdi. Bilim birkaç kişinin eseri değil, çok kalabalık bir topluluğun ortak çabasıyla ilerliyor bence. Hiç bir şekilde “üst insan” ya da “kurtarıcı” değildir dâhi dediğimiz kişiler. Kendi dönemlerinin ürünüdürler, bilim evine son taşı koyanlardır. Bu dâhiler her şeyden önce kendilerinden önceki bilimsel gelişmeleri çok iyi kavrayan, o anki bilimsel sorunlara çok hâkim olan, bu sorunların çözümü için birikmiş olan malzemeyi bilen ve bu malzemeyi birleştiren kişilerdir.

“Dâhi” denilince Albert Einstein’dan başlayarak, Picasso’ya, Mozart’a doğru uzanan ‘yüzler’ beliriyor ilk önce gözümüzün önünde. Ancak ‘gördüklerimiz’ gerçekten o “kişi”lerin yüzleri mi sadece yoksa onların kendi alanlarındaki üretimlerine, hayat hikayelerine dair anlatılanlar mı? “Dâhi” ve ona dair anlatıların kuruluşlarıyla ilgili nasıl bir işleyiş var?

Sanat konusu biraz daha farklı ama sadece bilimsel dâhiliğe odaklanırsak, az önce söylediklerimle ilişkili olarak, aslında Einstein gibi dâhiler büyük bilimsel buluşlarda son noktayı koyan kişiler olduklarından, halkın (ya da medyanın) ilgisini üzerlerine daha çok çekiyorlar ve sürekli bir sahne ışığı altında kalıyorlar. Böyle olunca da her yaptıkları bir olay oluyor. Aslında magazinleşiyorlar. Magazin basınında da gördüğümüz insanlar ünlü olmasalar çok sıradan hayatları varmış diyeceğimiz insanlar. Ama spot ışıkları onlara yönelince sanki olağanüstü bir yaşam hikayeleri varmış gibi geliyor. Dünyada gerçekten olağanüstü yaşamları olmuş insanlar vardır elbette, ama bunlar hemen hemen hiç bir zaman dâhi dediklerimizden değildir. Örneğin aklıma ilk gelen isim Jack London. Olağanüstü bir yaşamı olmuş çok müthiş bir yazar. Ama dâhilik başka bir şey elbette. Büyük bilimsel başarılara imza atmış insanların hayatı özellikle daha sıradandır, çünkü çok çalışmaları gerekir o insanların. Bilimde dâhiliğin büyük kısmı çalışmaktan gelir. Hawking özelinde bakarsak, evet Hawking çok medyatikti ve belki de engelli oluşu, bir cihaz aracılığıyla parmağını ya da gözünü oynatarak konuşmasıyla ve sık sık yaptığı spekülatif açıklamalarla biraz fazla dikkat çekiyordu. Ama yine de halkın ilgisini bilimsel konulara çekmekle, gençlere ilham vermekle çok faydalı bir iş yapıyordu. Yandaş yazar Haşmet Babaoğlu, Hawking için “bir sahne oyunu/bir popüler bilim manipülasyonu” diye yazmış Twittter’da. Patronlarını memnun etmek istiyor, çünkü Hawking’in ateist açıklamaları dincileri kızdırıyordu. Bence Hawking kesinlikle bir sahne oyunu ya da popüler bilim manipülasyonu filan değildi. Belki bazı açıklamaları biraz fazla sansasyoneldi, ama bunda basının da aşırı abartı eğiliminin ve bilimsel bilgileri yanlış aktarmasının payı var.

Hawking bu “dâhiler alemi”nde nasıl bir iz bıraktı? Kendinden öncekilerle benzerlikleri, devamlılıkları ya da farkları/değiştirdikleri neler?

Hawking 20. yüzyılın önemli fizikçilerindendir hiç kuşkusuz. Yine de Einstein ayarında bir dâhi değil. En az Hawking düzeyinde ya da hatta ondan çok daha önemli katkılar yapmış pek çok adı bilinmeyen fizikçi var, onun çağdaşı olan. Ama Hawking’in bilime katkılarını göz ardı edemeyiz. 1960’ların sonlarında, Roger Penrose ile Stephen Hawking genel göreliliğin dikkat çekici bir özelliğini kanıtladılar: Kütleçekim alanı yeteri kadar büyürse, bir tekillik oluşur. Örneğin kara deliklerde ya da evrenin ilk zamanlarında, Büyük Patlama anında tekillik vardır. Aslında tekillik, genel görelilik yasalarının işlemediği yerlerdir. Diğer bir deyişle şu anda tekillik sırasında ne olduğunu bilmediğimiz anlamına gelir. Genel görelilikte, yoğunluk ve uzay-zaman eğikliği sınırsız artar ve sonunda sonsuz eğiklikte bir tekillik oluşur. Her kara deliğin içinde böyle bir tekillik yatar. Ama aslında bu tekillik bizim bilgimizin sınırıdır bir anlamda. Hawking’in fiziğe en önemli katkısı 1975 yılında kara deliklerin ışıma yaptığını, yani o kadar da kara olmadıklarını keşfetmesi olmuştur. Ne yazık ki bu ışıma çok zayıf olduğundan henüz tespit edilememiştir ve bu nedenle de Hawking Nobel Ödülü alamadan aramızdan ayrılmıştır. Ama bu çalışması, kütleçekim kuramı ile kuantum kuramını bir araya getiren ilk çalışmalardan biri olarak öncü bir rol üstlenmiştir ve Hawking’in açtığı yoldan giden pek çok çalışma yapılagelmiştir.

Yine Hawking özelinde ele alarak düşünecek olursak eğer, bir “dâhi”nin ortaya çıkışında toplumun tarihsel olarak yaşanmakta bulunulan dönemdeki sorunları, ilişkileri, eğilimleri, gelecek arayışı etkili midir ya da ne kadar etkilidir?

Dâhi ya da değil, bilime önemli katkıda bulunmuş bilim insanlarının oraya çıkışında mutlaka çevre etkisi vardır. Yani tek başına çıkmaz bu insanlar. Diğer bilim insanlarıyla etkileşim halindedirler her zaman. Dolayısıyla toplumsal ve tarihsel koşullar her zaman çok önemlidir. O nedenle üzerinde yaşadığımız topraklardan ”dâhiler” çıkmıyor. Örneğin Einstein’ın mucize yılı denilen 1905 yılında (ki daha önce söylediğim gibi üç çok önemli katkısı olmuştur) Osmanlı’da üniversite yoktu. Oysa Einstein’ı yaratan gelenek Batı’da yüzyıllardır işlemekteydi. Einstein’ın Zürih’te ETH’de okurken Minkowski gibi dünya çapında öğretmenleri, elinin altında müthiş kütüphaneler vardı, bilimsel makalelere erişebiliyordu, arkadaşlarıyla fizik tartışabiliyordu. Hawking özelinde bakarsak, Hawking’in eğitim gördüğü ve daha sonra çalıştığı kurumlar (Oxford ve Cambridge) 700-800 yaşındadır. Newton gibi gerçek dâhilerin yetiştiği, görev yaptığı yerlerdir. Öte yandan, emperyalizmin bir süre sömürgesi olmuş yerlerden de arada bir çok iyi bilim insanları çıktığını görüyoruz. Örneğin Hindistan, Pakistan gibi eski sömürgelerden. İngilizler buralarda iyi bir eğitim sistemi kurmuşlar, onların kalıntıları hala etkili. Sovyetler’den de birçok deha çıkmıştır. Toparlarsak, dâhilerin yetişmesi için çevre koşulları, eğitim, bilimsel ortam ve bilim geleneği çok önemlidir. İleri kapitalist ülkelerde de ya da Sovyetler Birliği’nde eğitime çok önem veriliyordu. Çarlık döneminde bile bilime büyük katkılar yapmış Rus bilim insanları vardı, bir bilim geleneği vardı. O yüzden buralardan büyük bilim insanları çıkmıştır.

Önceki sorudan devamla… Toplumdan, onun dertlerinden “bağımsız” bir deha düşünülebilir mi ya da ne kadar anlam taşır? Hawking bu noktada nasıl bir yer işgal ediyor ve gelecekte nasıl hatırlanacak? Özellikle hayatının son döneminde yaptığı “dünyadan kaçış” çağrısıyla bir felaket habercisi mi yoksa alanındaki başarısına rağmen insanlık için (herkesi bir uzay gemisine bindirip başka gezegenlere taşıyamadığımız koşullarda) farklı bir alternatifi öngörememiş ya da tercih etmemiş bir fizik bilimci mi?

Toplumdan bağımsız bir deha çıkmaz ama toplumsal olaylara, toplumsal dertlere kayıtsız bir deha çıkabilir elbette. Örneğin Newton toplumun dertleriyle hiç uğraşmazdı, ama Einstein sosyalistti. Einstein’ın “Neden Sosyalizm” makalesi halen güncelliğini korumakta. Bilim insanının mutlaka toplumsal meselelerle uğraşma zorunluluğu yok. Kimileri uğraşıyor, kimileri uğraşmıyor. Hawking özeline dönersek, Hawking de kendince toplumsal meselelerle uğraşıyordu, ama politik olarak değil de, genelde çevre, nüfus artışı, dünya dışı zeka vs. gibi meselelerle uğraşıyordu. Belki de bunları insanları bilime özendirmek adına yapıyordu. Çok çalışkan bir insandı. O engelli haline rağmen yüzlerce bilimsel makale ve pek çok popüler bilim kitabı yayımlamıştı. Hayatının son döneminde yaptığı “dünyadan kaçış” çağrısı aslında basının abartmasıydı. Hawking sadece uzaya açılmamız gerekliliğini vurguluyordu. Basın da bunu çok abarttı. Hawking herkesi uzay gemilerine bindirmekten filan bahsetmemişti, ama haklı olarak insanlığın uzaya açılması gerektiğini söylüyordu. Öte yandan Hawking toplumsal problemlere pek eğilmemişti. İlgi alanları başka yöndeydi, belki de engelli oluşu yüzünden bilemiyorum. Sosyal bilimler ya da felsefe alanında pek bilgisi olduğunu düşünmüyorum. Çünkü kendini pozitivist olarak tanımlıyordu. Bu pozitivizmi bilmediğini gösteriyor. Günümüzde fizik pozitivist olamaz. Pozitivistler atomların varlığına inanmıyorlardı, çünkü deney yoluyla doğrudan gözlemlemediğimiz şeylere inanmaz pozitivistler. Tabi bu geçmişte kaldı. Günümüzde gerçek anlamda pozitivist yok, sadece bilimden hiç anlamayan postmodernler (ve onların yetiştirmesi dinciler) tarafından kullanılan pejoratif bir sözcük artık pozitivizm. Hawking, spinlerden, kuarklardan, bebek evrenlerden vs. bahsediyor. Pozitvizm için ağza alınamayacak kavramlar bunlar. Son olarak şunu belirteyim: ister edebiyatçı olsun, ister bilim insanı ya da felsefeci, ünlü insanlardan her şeyi beklemek yanlış. Hawking medyatik ve ünlü bir bilim insanıydı. Evet, fiziğe çok önemli katkılar yapmıştı, bu anlamda büyük bir fizikçiydi. Ama o kadar. Hawking’den yapay zeka, dünyanın kurtuluşu vs. gibi her konuda bir şeyler üretmesini beklemek yanlış. Günümüzde gerek doğa bilimleri gerekse toplum bilim ve felsefe alanları o kadar dallanıp budaklanmıştır ki, bir insanın bütün bunları toparlayıp hepsinde birden doğru laflar söyleme olasılığı pek kalmamıştır.

Barış Avşar
diğer yazıları