yeni e

iki aylık kültür sanat edebiyat dergisi

NARİN YÜKLER: ÇOĞU DERGİ ŞİİR DEĞİL ŞAİR YAYIMLIYOR

1- İlk Türkçe şiirim 2015 yılının sonbaharında Akatalpa Dergisi’nde yayımlandı. Öncesinde gönderdiğim iki şiir ‘’öykü diline daha yatkın’’ gerekçesiyle yayımlanmamıştı. Bunu izah eden uzun bir mail almıştım dergiden. Gönderdiğim şiirler üzerine aylarca çalıştığımı ve takip eden yıl içerisinde günlük üç saatimi şiir ve şiir üzerine yazılanları okumaya ayırdığımı anımsıyorum. O dönemde şiirlerimizin yayın programına alınmaması ihtimali vardı. Bunu ‘’şiiri yükseltmek’’ adına değerli buluyordum. Şimdi öyle mi? Artık dergilerin şiir ister hâle geldiği bir dönüşüm yaşadık. Şüphesiz şairin şiirde katettiği yol da önemli bu dönüşümde fakat gerçekte çoğu derginin artık ‘’şiiri’’ değil ‘’şairi’’ yayımladığını inkâr edemiyoruz. Çok daha gerilere gittiğimizde şairlerin dergilerle/yayınevleriyle olan mücadelesine dair daha güzel anılara rastlıyorum. Sanırım ben o güzel dönemin sonuna denk geldim. Olumsuzlama değil bu, itiraz. Yoksa hâlâ her şiiri yayımlamayı uygun görmeyen dergiler var.

2- Türkçe ve Kürtçe dilleri her ne kadar yapısal farklılıklar gösterse de toplumların iç içe geçmiş yaşamları ve anlatıları ilk şiirlerimin temelini oluşturdu. Zaman geçtikçe şiir dışındaki yazın türlerine dahil okumalarımın etkisini şiirlerimde hissetmeye başladım.

 

Poetikasını oluşturmaya çalışan her şairin geçmiş dönem okumalarında iç sesine yakın bulduğu şairler ve şiirleri vardır. Şiirin gelenekle ilişkisini önemsiyorum. Fakat  ‘’ geleneğin yeniden üretilmesi’’ ni, geleneği çoğaltmaya tercih edenlerdenim. Bu yüzden benimsediğim şairleri bu bakış açısıyla okumaya çalışıyorum.  İsim vermem gerekirse; biraz geriye gidersem Turgut Uyar, daha yakın döneme gelecek olursam, dilin esnekliğinden haz aldığını düşündüğüm Akif Kurtuluş, C. Hakkı Zariç; son zamanlarda şiir dilindeki fazlalıklardan arınabilme adına şiirine çalıştığım Sina Akyol, Türkçe şiirin, hatta şiirin dışına çıkarsam M.Heidegger, G. Deleuze…

3- Hemen hemen her gün, bahsettiğiniz gibi birkaç tanıtım, iyi ihtimalle değerlendirme yazısına denk geliyorum. Karşılaştıklarımı okumaya çalışıyorum. ‘’Eleştiri ve inceleme’’ iddasında olmadığı sürece tanıtım/değerlendirme yazılarıyla sorunumuz olmamalı diye düşünüyorum. Eleştiri ve inceleme yazılarının azlığından yakınma hakkımız daim olsa da gittikçe ağırlaşan bir gerçek çarpıyor yüzümüze; sözün gerçeklikle sınandığı bu dönemde kaç kişi kitap okumaya, okuduklarında eleştiri disiplinine dayalı bir bağlam aramaya ve bunu yazmaya vakit ve enerji ayırabiliyor ki? Hiç mi yok? Elbette var. Gündelik hayatta hiçbir şeyi değiştiremeyecek olmanın verdiği huzursuzluk ile değiştirmeye olan inanç arasında mekik dokuyan, çabalayan bu azınlığa teşekkür etmemek elde değil. Bana geç ulaşan dergilerin geçmiş sayılarında, bazen online platformlarda bu disiplinle yazılmış yazılara denk geliyorum.  Sanırım en son Nilay Özer’in bir incelemesini okumuştum. Aradan aylar geçtiğine göre ya devamında şiire dair nitelikli bir inceleme yazılmadı, ya da ben birkaç ay yukarıda bahsettiğim gibi bir huzursuzlukla boğuşup takip edemedim.

4- Şüphesiz yazın türlerinin tümünde dil, kullanıldıkça anlam aralığı genişleyen bir hâl alıyor. Bu durum sınırsız bir uğraş alanı yaratıyor yazara. Şairler içinse durum biraz daha karmaşık. Hem verili dilden uzaklaştıkça değerlenen üslubu hedefliyor şair, hem özgünlüğü, hem de haz almayı. Yazdıklarından haz almadığını düşündüğü anda tükenmeye başlıyor. Şiirin tümüyle terkedilip öykünün başladığı yerde, şairin şiirle yollarını ayırmış olmasını şiir adına olumlu karşılıyorum. Çünkü şairin şiiri terketmesi ile şiirin şairi terk etmesi seçeneklerini birbirinin yerine geçebilir seçenekler olarak görüyorum. Şair, şiir yolculuğunda o hazza varmışsa, haz bittiğinde, şiirler tekrarlandığında, şiire yürüyen sözcüklerin uyandırdığı his sıradanlaştığında veya yenilenebilir/eklenebilir bir hal alamadığında ‘’terk’’ durumunun yaşandığını düşünüyorum. Bu yüzden şiir yazarken haz alıp, okura haz verebilen şairlerin şiirden umudunu kestiği zamanlarda yazmayı bırakmalarını ‘’tadında bırakmak’’ şeklinde yorumlamayı tercih ediyorum. Aksi durumda şiirin terk ettiği bir şairin yazmaya devam ettiğini düşünsenize… Bu seçenek, şiiri okurlar nezdinde karşılık bulmuş şairlerin şiirden vazgeçişlerine dairdi. Şiiri okurlar nezdinde karşılık bulamamış şairlerin kendini -kaba tabirle – öyküde sınamasını ve diğer seçenekleri şimdilik değerlendirme dışında tutmayı tercih ediyorum.

diğer yazıları