yeni e

iki aylık kültür sanat edebiyat dergisi

Türkiye Gazeteciler Sendikası: Eril Medyanın Değişmesi İçin Kadın Gazeteciler Örgütlenmeli

8 Aralık Salı günü Twitter üzerinden çok sayıda kadın Hasan Ali Toptaş tarafından cinsel saldırı ve tacize maruz kaldığını açıklamıştı. Bu paylaşımlardan güç alan birçok kadın yaşadıkları taciz ve cinsel saldırı deneyimlerini paylaştı. Bu deneyim paylaşımları sırasında medya alanından pek çok kadının “Siz bir de bu alanda yaşananlar anlatılmaya başlandığında görün neler oluyor” gibi cümleler kurduğunu gördük.

Kadınlar hayatın her alanında taciz ve cinsel saldırıya maruz kalmakla birlikte medya dünyasının farklı alanlarının yarattığı belli özgün koşul ve süreçler de olabiliyor. Medyada erkek egemenliğinin kadınlara yönelik taciz ve cinsel saldırıyı görünmez kılmak ya da bu failleri güçlendirmek, konumlarını koruyabilmeleri, sürdürebilmeleri noktasında yardımcı olan mekanizmalar nelerdir?

Kadın gazeteciler şunu biliyor, her sektör kadar medya sektörü de ‘’erkek’’tir. Bunun için deneyimleri doğrultusunda kadın gazeteciler savunma mekanizmaları geliştiriyor. Bu konuyu açacağım ancak öncesinde sektörün durumunu özetlemek isterim. TGS üyelerinin %35’i kadınlardan oluşuyor. Yine Türkiye’deki basında çalışanların yaklaşık %30’u kadın. Son 3 yıla baktığımızda bu oran değişmiyor. Ancak 2018 yılında 200’den fazla kadının katıldığı anket çalışmasında gördük ki kadınlar sektörde uzun yıllar kalamıyor. Katılımcıların %56’sı 26-35 yaş arasındadır. Yani sektörde çalışan kadınların büyük çoğunluğu genç kadındır. Medyadaki kadınların kıdemlerine baktığımızda ise bu durum daha da içler acısı. Ankete katılan kadınların %10’u 20 yıldan fazla bir süredir bu sektörde. Bunun anlamı da kadınlar açısından medya sektöründe bir sirkülasyon söz konusu.

Kadına yönelik şiddet ve taciz ana akım yayın organlarında eril bir dil ile yansıtılıp meşrulaştırılırken bir yandan da kadına yönelik şiddet ve tacizin “münferit” olaylarmış gibi yansıtıldığını görüyoruz. Bütün bu süreçte kadın gazetecilerin de maruz kaldığı taciz biçimlerinin, ücret eşitsizliğinin ve sistematik cinsiyetçi yaklaşımların üstü örtülüyor. Bu süreç, mesleğini sürdürmeye çalışan kadınların bu alandaki gelişim ve var olma süreçlerini nasıl etkiliyor?

Başta da söylediğim gibi yıllar içerisinde deneyimleri ile kadınlar savunma mekanizmalarını geliştiriyor. Örneğin; 2019 yılında psikolog Beyza Bilal moderatörlüğünde gerçekleştirdiğimiz yüz yüze toplantılarda bir kadın gazeteci habere giderken alyans (evlilik yüzüğünü) taktığını belirtmişti. Bir diğeri haber kaynağının ısrarlı aramaları nedeniyle telefonunu erkek meslektaşına verip haber kaynağı ile görüşmesini talep etmişti. Bu mekanizmayı geliştiremeyen çok sayıda kadın gazeteci var. Aynı raporda taciz nedeniyle işini bırakmak zorunda olan kadınlar, şikâyet ettiği halde hiçbir işlem başlatılmayan erkeklerden bahseden kadın gazeteciler de yer alıyor. Sektörde tutunmak, iş bulmak zorken bir de üstüne erkekler tarafından taciz edilmek, şiddetin çeşitli türlerine maruz kalmak kadınları sektörden uzaklaştırıyor. TGS Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak biz bu ‘me too’ hareketini çok önce başlattık, konuştuk, çözüm olarak neler yapabiliriz diye konuştuk. Ve tüm çözüm önerileri dayanışmada ve örgütlenmede olduğunu gördük.

Kadınlara yönelik ayrımcılığın ve şiddetin medyada kurumsal mekanizmalarla önlenebilmesi için sendikanızın önerdiği politikalar nelerdir? Sizin sendika olarak taciz ve cinsel saldırı suçlarına, kadınların maruz kaldığı eşitsiz uygulamalara, emek gaspına karşı kurumsal olarak önerdiğiniz yaptırım ve önlemler nelerdir? 

Öncelikle Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın komisyonundan bahsetmek isterim. 2013 yılında genel kurulda oluşturulan ve gerekli görülen TGS Kadın VE LGBTİ+ Komisyonu mevcut. Bu komisyon tahmin edersiniz ki medyada kadın ve LGBTİ+ların sektörde yaşadıkları sorunlara ilişkin çözüm üretmek adına kurulmuştur. Bunun için önce medyadaki kadınların sorunlarına odaklandık, atölyeler düzenledik. Medyanın hangi konularda eril olduğunu konuştuk. Kimi zaman bu deneyim paylaşım atölyeleri olarak gerçekleşti, kimi zamanda akademisyenlerin katıldığı yönlendirici, eğitici atölyeler yapıldı. Aynı zamanda TGS üyesi olsun olmasın tüm kadın gazetecilere açık oturumlar düzenledik.

2013 yılında komisyonla birlikte ve aynı yıl yapılan genel kurul ile birlikte tüzüğünüzde de değişiklikler oldu. Bu değişikliklerden bahsedebilir misiniz?

Madde 2 ile beraber halen TGS tüzüğünde de yer alan önemli ibareler eklendi:

TGS, cinsiyet eşitliğine dayalı demokrasinin inşası için evde ve çalışma hayatının her alanında, örgütlü olduğu işyerlerinde, sendikanın iç işleyişinde, sendika yönetiminde, sendikal çalışmalarda, toplu sözleşmelerde kadın-erkek eşitliğini esas alır, bunların gereğini yerine getirir. İşçilerin cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğinden ötürü ayrımcılığa uğramalarına, işe alınmamalarına, işten atılmalarına engel olmak için çaba sarf eder, bunun için toplu sözleşmelerde gerekli önlemlerin yer almasını sağlar. Kadına yönelik her türlü şiddete (taciz, tecavüz, dayak, mobbing vb.) ve ayrımcılığa karşı mücadele eder ve politika üretir. Bu politikaların uygulanmasını sağlar. Bu politikalar uygulanırken ortaya çıkan anlaşmazlıklarda belirleyici oy kadınların oyudur.

Bu doğrultuda TGS’nin yapı olarak kendini değiştirmesi ve yüzyıla ayak uydurabilmesi için kendi iç mekanizmalarını da değiştirmesi gerekti. Şu anda fiili uygulamada 2013 yılından bu yana Genel Merkez başta olmak üzere tüm şubelerde %50 kadın kotası uygulanmaktadır. Bu uygulama TGS’nin toplu iş sözleşmelerine de yansıdı. İlk kez regl izni toplu iş sözleşmesine TGS tarafından konuldu ve uygulandı. Ayrıca TİS’li olduğu kurumlarda pozitif ayrımcılığın uygulanması maddesine yer verildi. Biliyorsunuz ki basın sektöründe gece-gündüz yoktur, tatil, izin yoktur. Ancak imzalanan sözleşmelerle 8 Mart’ta kadınların resmi olarak izinli sayılmasına ve eğer çalışırsa ek mesai ücreti verilmesine karar verildi. Örneğin Bir Gün Gazetesi ile imzalanan 2014-2015 yıllarını kapsayan sözleşmede şu ibareler yer almaktadır:

İşçilerin iş disiplini ile bağdaşmayan fiillerini Disiplin Kurulu sıfatı ile görüşerek suçlu bulduğu işçiye uygun göreceği cezayı verir. Disiplin Kurulu sıfatıyla tarafların şikâyetlerini, şikâyetlere ilişkin belgeleri inceler, işçinin savunmasını alır.

İşçiye dair eldeki tüm veriler değerlendirilerek iş akitlerinin tazminatlı ya da tazminatsız sona erdirilmesini karara bağlar. Kurul, tarafların belirleyeceği 5 asil üyeden oluşur. Kurulun oluşturulmasında en az yüzde 40 kadın temsili sağlanır (Madde 10)

Hazırlanan toplu iş sözleşmeleri tüm kurumlarda farklılık gösterecek şekilde, temel maddeler sabit kalarak çalışanların isteği ve talebi doğrultusunda düzenlendi. Yani, TGS sözleşmeli bulunduğu işyerlerinde ayrımcılığa karşı, kadınların haklarına sahip çıkan bir yol izledi.

Yine 17 Aralık 2020 tarihinde Bianet ile imzalanan sözleşmeye kreş ve hayvan yardım desteği, regl ve menopoz izni; ayrıca ‘her türlü şiddet ve taciz şikayetinde kadın ve LGBTİ+ çalışanın beyanı esas, karşı taraf aksini ispatlamakla yükümlü’ maddesi konuldu. Kadın ve LGBTİ+ Komisyonu olarak da biliyoruz ki dayanışma yaşatır, dayanışma büyütür, dayanışma haklarımıza sahip çıkmamıza yardımcı olur. Bunun için eril medyanın değişmesi için önce kadınların örgütlenmesi, zaten var olan mücadeleye örgütlü bir şekilde devam etmesi gerekmektedir.

Farklı basın ve medya kuruluşlarında çalışmaya devam eden kadın gazetecilere bir çağrınız var mı? Kadın gazeteciler neden TGS’de örgütlenmeli?

Taciz ve şiddetin tüm türlerine karşı ilk önerimiz gelin TGS’li olun. Sendika demek zaten sosyal ve ekonomik tüm hakların yanı sıra ayrımcılığa, ötekileştirmeye karşı mücadelenin yolu demek. TGS’li olduktan sonra zaten komisyon farklı kurumlardaki kadınlardan oluşuyor, herkes birbirini dinliyor. Şiddete, tacize karşı eylem planları hazırlıyoruz. Bundan başka 3 avukatımız var (hepsi kadın), TGS bünyesinde psikolog mevcut. Gerekirse hem hukuki açıdan hem psikolojik açıdan desteğimiz tam. Kadrolarımız kadınlardan oluşuyor, sektörde çalışan yöneticilerden bahsediyorum. TGS’ye geldiğinizde evinizde gibi (bunu laf olsun diye söylemiyorum, üyemiz olsun olmasın tüm gazetecilere her açıdan destek olmaya çalışıyoruz) hissetmenizi sağlıyoruz. Uluslararası destek sağlıyoruz. Örneğin; geçen yıl bir kadın gazeteci gözaltına alındığında sosyal medya kampanyası başlatıp IFJ (uluslararası gazeteciler federasyonu)’ye bağlı diğer ülke sendikalarının kadın yöneticilerinden destek mesajları toplayarak o kadın gazetecinin sesi olduk. Evet, yaşayan yaşadıklarını en iyi bilir, her 8 Mart ve 25 Kasım’da ben dahil olmak üzere samimiyetimle söyleyebilirim ki kalabalıklar içinde sesimizi daha yüksek söyleyebiliyoruz. Sadece 8 Mart ve 25 Kasımlarda sesimizi yükseltmeyelim, örgütlü mücadele ile her gün bizim olsun.

Kadın dayanışması yaşatır.

Gülfem Karataş
diğer yazıları