Pandemide tiyatrolar devletin göstermesi gereken desteği bir türlü bulamazken yine de ayakta kalmaya çalışıyor ve sanat ısrarını sürdürmeye devam ediyor. Böylesi zorlu bir sürece rağmen İKSV’nin düzenlediği 24. İstanbul Tiyatro Festivali Kasım itibarıyla perde diyecek. Salgın koşullarını da göz önünde bulundurarak festivalin gerçekleşecek olması hem tiyatroseverler hem de tiyatro emekçileri açısından oldukça kıymetli. 14 Kasım-1 Aralık tarihleri arasında seyircilerini karşılayacak festivalde yurtdışından ve Türkiye’den toplam 29 tiyatro, dans ve performans topluluğunun gösterisi izleyicilerle buluşacak. Festivaldeki oyunlar aynı zamanda olağanüstü koşullar karşısında tiyatroların nasıl bir çözüm arayışına girdiklerini gözlemlemek ve deneyimlemek açısından da önemli emareler sunuyor.
Bu çözüm arayışlarına geçmeden önce özetlemekte yarar görüyorum. Korona virüs ülke sınırlarından içeri sirayet ettiğinden beri çeşitli alanda aksaklıklar ve çözümsüz bırakılan sorunlarla karşı karşıya kalmıştık. Birçok sektör virüsün getirilerinden nasibini almıştı ki almaya da devam ediyor. Tiyatrolar ise bu süreçte ülkenin üvey evladı olduğunu acı bir şekilde deneyimlemiş oldu. Sahneler, yok efendim açıktı kapalıydı derken yayınlanan bir genelgeyle kapatılmış, biletleri satılan oyunlar bir bir iptal edilmişti. Çoğu tiyatro kendi kaderine terk edildi. Temmuz itibarıyla sahneler yeniden açılsa da ölü sezon denen o aylarda izleyiciyle buluşmaya pek de hazır değildi tiyatrolar. 7 aylık kâbus dolu süreçte devlet kurumları meslek örgütlerinin ve tiyatro emekçilerinin çağrısına rağmen dişe dokunan hiçbir adım atmadı. Geçtiğimiz günlerde devlet sahnelerinin metin inceleme şartıyla ekiplere açılacağını öğrendik. Fakat Dario Fo’nun yazdığı oyunun Kürtçe olması gerekçesiyle yasaklanması daha çok taze ve henüz hafızalarımızdan silinmedi.
FESTİVALLE BİRLİKTE GELEN YENİ DENEYİMLER
Koca bir çelişkiler yumağında debelenip akıl sağlığını korumaya çalışan tiyatrocular, pandemi şartlarına uyum sağlamak için yeni çözüm arayışına girdiler. Kimi ekipler oyun kayıtlarını sosyal medya platformlarında seyirciyle paylaştı. Kimileri yaptıkları canlı yayınlarla bu sürecin üstesinden gelmeye çalıştı. Tabii tüm bunlar “tiyatro dijitalleşiyor mu?” sorusunu da beraberinde getirmiş oldu. Nihayetinde tiyatro dediğimiz bu güzelim sanat bir arada olmak gibi güzel bir anlam taşıyor. Seyirci koltuklarımızda oturup sahnedeki oyuncuyla göz göze geldiğimizde hissettiğimiz o duygu birlikteliğiyle güzel. Yahut oyun sonu yükselen alkışların ritmiyle değerli. Evlerimizin soğuk duvarları arasında kayıt izlemek veya içine giremediğimiz o dünyada “mış gibi yapmak” elbet zor fakat deniyoruz. Bu buhrandan sağlıklı bir şekilde çıkmak için yeni deneyimlere göz kırpıyoruz.
24. İstanbul Tiyatro Festivali işte tam da bu yeni deneyimlerle izleyiciyi buluşturacağı için bu yıl ayrı bir önem taşıyor. Festival tarihinde belki de en zorlu yıl olacak. Fakat yine de o çok özlediğimiz tiyatroyla doya doya hasret giderip yeni oyunların üretilmesine de cesaret aşılanacağı kanaatindeyim. Bu yıl programında hem fiziki hem de çevrimiçi performanslara yer verecek olan festivalin fiziki performansları Covid-19 önlemleri altında Babylon, Caddebostan Kültür Merkezi, DasDas, Fişekhane, Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi, Moda Sahnesi, Surp Vortvots Vorodman Kilisesi, Yapı Kredi bomontiada, Zorlu PSM gibi mekânlarda gerçekleşecek. Çevrimiçi performanslar ise festival süresince online.iksv.org adresinde izlenebilecek. Festivalin sitesinde program hakkında detaylı bilgiler edinebileceğiniz bir bölüm bulunuyor. Bu yılki oyunlar içerisinde göze çarpan, benim de dikkatimi çeken oyunları siz sevgili okurlarımızla paylaşmak istiyorum.
Varlık
PODACTO’DAN KULAK TİYATROSU: VARLIK
Oyun 1940 İstanbulu’nda üç kişilik yoksul bir ailenin, sırtlarına çöken ağır bir yükle, Varlık Vergisi’yle başa çıkmaya çalışmasının öyküsünü anlatıyor. Metin, Türkiye’nin müslüman olmayan nüfusu üzerindeki etkileri kuşaklar boyu sürecek ağır sonuçlar yaratan Varlık Vergisi’ne, sıradan bir ailenin perspektifinden bakarken, Galata’daki yoksul bu aile seyirciyi, yakın tarihin, bireylerin hayatlarını yıkıma uğratan politik ve toplumsal iklimini anımsamaya çağırıyor.
Lear Mutfakta
Fotoğraf: Barış Keskin
KADRO PA FESTİVALDE İHANET SOSLU TRAJEDİ YEMEĞİ PİŞİRECEK: LEAR MUTFAKTA
Shakespeare’in önemli eseri Kral Lear bu sefer bir mutfak tezgâhında çıkacak izleyicinin karşısına. Nesne tiyatrosu ve hikâye anlatıcılığını daha önce Macbeth Mutfakta adlı oyunlarında harmanlayıp kanlı bir yemek ortaya çıkaran ekip şimdi çevrimiçi gösterimde “ihanet soslu bir trajedi yemeği” pişirecek. Kral Lear ve dostları kaçınılmaz acı sona yürürken, tezgâhtaki malzemeler de bir “yas yemeği”ne dönüşecek.
Her Güne Bir Vaka
Fotoğraf: Damla İnce
BGST TİYATRO’DAN HER GÜNE BİR VAKA
Bu çevrimiçi oyunda haftanın günlerinin ismini taşıyan yedi kadının Covid-19 öyküsünü dinleyeceğiz. Rotterdamlı gençten kargo çalışanına, emekli öğretmenden hemşireye her alandan bu yedi kadın kâh kendi durumlarıyla dalga geçerek kâh olan biteni iğneleyerek başlarından geçeni seyirciyle paylaşacak. Oyun pandemi sürecinde kadınların artan şiddetle karşı karşıya kalmasını mizahi bir dille ama yalın bir gerçeklikle anlatması açısından değerli.
Gomidas
Fotoğraf: Orhan Cem Çetin, Saygın Serdaroğlu
YOLCU TİYATRO’DAN ERMENİ MÜZİSYENİN HAYATINA ANLAMLI BİR BAKIŞ: GOMİDAS
Festivalin en çok merak edilen oyunlarından biri de Gomidas. Surp Vortvots Vorodman Kilisesi’nde sergilenecek oyunda seyirci, Ermeni, Osmanlı ve dünya kültüründe kuvvetli bir iz bırakmış büyük sanatçı Gomidas’la son yıllarını geçirdiği akıl hastanesinde buluşacak. Aynı zamanda bu eşsiz ses ve titiz araştırmacının hem kendini hem de müziğini keşfediş anlarına tanıklık edecek. Lusavoriç Korosu’nun da eşlik edeceği Ahmet Sami Özbudak’ın yönetmiş olduğu oyun 27-29 Kasım tarihlerinde Fransızca ve Türkçe oynanacak.
Vişne Bahçesi
KOCAELİ ŞEHİR TİYATROLARI VİŞNE BAHÇESİ’YLE FESTİVALDE
Vişne Bahçesi, Çehov’un kaleme aldığı önemli klasiklerden birisi. Oyun her ne kadar 19. yüzyıl Rusyası’nda yaşayan toprak sahibi bir ailenin ekseninde geçse de metindeki dönüm noktaları, yaşanan dönüşümler günümüz için hâlâ geçerliliğini koruyor. Karakterlerin baş etmeye çalıştıkları değişimler karşısında attığı acemi adımlar günümüz seyircisine de kendi yaşamlarına göz atmasına yardımcı olacak. Vişne Bahçesi, Çehov’un zamansız anlatım dili ve özgün mizahıyla, yönetmen Mehmet Birkiye’nin yetkin gözünden 19 Kasım’da Harbiye’de izlenebilecek.
Tut! Bırak!
Fotoğraf: Leon Alders, Hüseyin Umaysız
ŞİMDİ TİYATRO & THEATRE ANTRACT ORTAKLIĞINDA KADIN HİKÂYELERİ: TUT! BIRAK!
Deniz Kaptan’ın Kadın Hikâyeleri kitabından seçilmiş olan monologlar, Layla Önlen’in de kimliğini katmasıyla tek bir bedende birleşerek izleyiciyle buluşmaya hazırlanıyor. Oyun farklı sınıf, kültür ve çevreden kadınların ruhlarında taşıdıkları sırları seyircisiyle paylaşacak. Tut! Bırak!’taki sözcükler, dans ve enstalasyonla iç içe geçerek kadınların hikâyelerinden performatif bir alan ve eylem yaratacak. Oyun 18 Kasım’da Moda Sahnesi’nde sahnelenecek.
Feramuz Pis!
Fotoğraf: Barbaros Aytuğ
TİYATRODEA BİZİ SÜRYANİ BİR AİLENİN EVİNE KONUK EDECEK: FERAMUZ PİS!
Oyunda Mardin göçmeni Süryani bir ailenin, Feriköy’deki aile yadigârı evine konuk olacağız. Fakat bu ev de en az içinde yaşayanlar kadar yorgun. Aile, hayalleri, pişmanlıkları ve çaresizlikleriyle birlikte bu küçük evde yan yana kalabilmenin yolunu arayacak. Seyirci de evin çocuğu Feramuz’un düş gözü sayesinde bu ailenin hayallerine büyülü gerçek hikâyelerde tanıklık edecek. Ekibin “komedyanın sarsıcı esintilerini bağrında taşıyan çağdaş bir tragedya” olarak nitelendirdiği Feramuz Pis! “öteki”nin hikâyesiyle 29-30 Kasım tarihlerinde Fişekhane’de olacak.
Terk Edilmiş Kıyılar /Negatif Fotoğraflar
Fotoğraf: Elif Çavdar
GALATAPERFORM’DAN TERK EDİKMİŞ KIYILAR // NEGATİF FOTOĞRAFLAR
Bu oyun hem çevrimiçi olması hem de sahne yerleştirmesini barındırması itibarıyla pandemide tiyatro deneyimimize farklı bir bakış açısı sunacağa benziyor. Terk Edikmiş Kıyılar // Negatif Fotoğraflar seyirci ile oyuncuyu bir araya getirmeden video, ses performans ve yerleştirmenin birleşiminden bir estetik ortaya çıkarmaya çalışacak. Oyun aynı zamanda “pandemide tiyatro” tartışmalarına yeni bir alan da açacağa benziyor. Mekânın dönüştürülmesini hedefleyen ekip, seyir yeri ve sahne arasındaki ilişkiyi yeniden düşündürtmeyi amaçlarken tiyatronun çok önemli iki ögesini de tartışmaya açmış olacak.
Dare to Say
Fotoğraf: Rahi Rezvani
NEDERLANDS DANS THEATER DÜNYA PRÖMİYERİYE FESTİVALDE: DARE TO SAY
Karantina günlerinde kişisel olarak en çok izlediğim çağdaş dans topluluklarından biriydi NDT. Ekip yeni çalışması Dare to Say’i Covid-19’un getirdiği kısıtlamalara göre uyarlanmış hareket ve koreografilerden yola çıkarak hazırlamış. Festivalde yer alıyor ve prömiyerlerini canlı yapacak olmaları beni çok heyecanlandırıyor. Fakat artan dolar ve euro oyunu canlı izlememe vesile olacak mı pek sanmam. Keza oyun bileti euro üzerinden satışa girecek.
24. İstanbul Tiyatro Festivali programı burada sözü geçen geçmeyen tüm oyunlarla, pandemi koşullarını göz ardı etmeden, tüm önlemlerini alarak Kasım ayında bizlere güzel bir deneyim yaşatacağa benziyor. Festivaldeki tiyatro oyunlarından deneyimlediklerimiz gelecekte bizi nelerin beklediğine dair de bir fikir sahibi yapacak gibi. Aynı zamanda önceden sadece İstanbul seyircisiyle buluşan festival bu yıl çevrimiçi gösterimler aracılığıyla tüm Türkiye’den seyircisini ağırlayabilecek. Temennim yeniden bir arada olmak ve tiyatromuzun daha çokça yaşaması.