“Elli yılı aşkın süredir cazın kapsamını sürekli genişleten virtüöz piyanist ve klavyeci Chick Corea, 9 Şubat günü nadir görülen bir kanser türü nedeniyle hayatını kaybetti.”
Ailesi, sanatçının Facebook sayfasından bu açıklama ile duyurdu müzik dünyasının ani kaybını. 79 yaşındaydı. İnsanların belki biraz yavaşladığı bu yaş dönemlerinde o hala koşar adım üretmeye devam ediyordu. Hayatının son on yılında örneğin, 13 yeni albüm yayınladı. Dile kolay, ömrünün yetmiş yılını müzikle geçirdi Chick Corea. Her seferinde müziğin farklı bir kapsamında yıllarca dünyayı dolaştı. 23 kere Grammy Ödülü kazandı ve 60’ın üzerinde bu ödüle aday gösterildi.
Chick Corea’nın daha hayattayken caz dünyasının efsanelerinden birisi olarak kabul edilmesinin temelinde caz füzyon müziğinin öncüsü olması yatar. Ancak, 1970’lerde caz füzyon grupları arasında değişmez bir yere sahip Return To Forever’ı kurması değil sadece onu caz dünyasında ölümsüz kılan: Efsanevi trompetçi Miles Davis’in 1960’ların sonlarındaki – tüm üyelerinin her birinin sonradan yıldız olacağı – grubunda cazın rock ve füzyon dönemini başlatacak albümlerde elektronik piyano çalması, aralarında dünyaca ünlü bestesi “Spain” ve “Armando’s Rhumba”nın da olduğu bir çok bestesinin caz standartı olarak kabul edilmesi, bir yandan klasi k müzik üzerinde çalışırken diğer yandan caz, flamenko ve Latin müziği bir araya getirmesi, farklı müzisyenlerle ses getiren işbirlikleri, solo piyano doğaçlamaları, hatta çocuk şarkıları… Özetle, dinamik melodileriyle hem akustik hem elektrik piyanonun önde gelen seslerinden birisi olmasıdır onu özel kılan. Caz sınırlarının da ötesinde bir dinleyici kitlesine hitap etmesidir.
Çizimler: Atilla Atala
Armando Arthur Corea, nam-ı diğer “Chick” Corea, 12 Haziran 1941’de A.B.D’de Boston’da dünyaya geldi. “Tombul” yanaklarını “Cheeky” diyerek sıkan teyzesi sayesinde lakabını aldı ve caz trompetçisi babası sayesinde müzikle tanıştı. Dört yaşında piyano ve hatta davul öğrenmeye başladı. Caz piyanist ustalarının yanı sıra Beethoven ve Mozart’ın besteleri de ona hayatı boyunca ilham verdi. Columbia Üniversitesi’nde ve dünyaca ünlü müzik okulu Juilliard Okulu’nda müzik eğitimi almak üzere New York’a taşındı, ancak bu okullarda beklediğini bulamayarak profesyonel müzik dünyasına usta caz sanatçılarına eşlik ederek girdi.
Cazda akustik piyano yerine elektronik keyboard kullanmak isteyen efsanevi trompetçi Miles Davis ile yolu kesişen Chick Corea için 1968’de yeni bir dönem başladı. Miles Davis’in Filles de Kilimanjaro, In a Silent Way, Bitches Brew, Live-Evil ve Live at the Fillmore East gibi cazda çığır açan elektrik caz albümlerinde yer aldı. 1970’te İngiltere’de düzenlenen ve 600 bin izleyici sayısı ile Guinness Rekorlar Kitabı’na giren unutulmaz Isle of Wight Festivali’nde Miles Davis’in elektrik caz topluluğundaydı. Bir yandan da klasik caz piyano-bas-davul üçlüsü ile Now He Sings, Now He Sobs albümünü kaydetti. Bu albüm hala bir caz klasiği olarak kabul ediliyor. Bu, onun üstün becerilere sahip bir piyanist olarak caz dünyasındaki yerini sağlamlaştıran ilk albümü olacaktır.
MÜZİKTE PEK ÇOK KEZ ÇIĞIR AÇTI
Miles Davis’ten ayrılıp cazda daha soyut, daha serbest bir boyut arayışına girdiği avangart dörtlüsü Circle’ı oluşturdu, grubun ömrü kısa olmasına rağmen üç albüm kaydetti. 1971’in sonlarında da basçı Stanley Clarke ile füzyon cazda öncü olacak Return to Forever grubunu kurdu ve Miles Davis’in grubunda çalarken tanıştığı elektrik caza ilk iki albümde Latin unsurlarını da ekleyerek füzyon cazın en canlı ve dinamik müziğini yaptı. Corea’nın, Scientology tarikatına bağlanmasıyla Return to Forever’i kurmasının aynı dönemlere gelmesi hep tartışılır. Bu konuya yazının ilerleyen satırlarında değinelim.
Fotoğraf: Leyla Diana Gücük
1970’lerin yıldızı en çok parlayan piyanisti şüphesiz kendisiydi, genç caz piyanistlerinin süperstar’ı oldu. Yine de daima onu yeniliklere doğru götürecek ilham perilerinin peşinden gitti. Vibrafonist Gary Burton ile yine bir caz klasiği olarak tanımlanan Crystal Silence albümünü 1972 yılında kaydetti, aynı yıl solo piyano doğaçlama albümü ile bu akımı canlandırırken bir yandan Miles Davis beşlisinde yetişen piyanist Herbie Hancock ile unutulmaz düet performanslar gerçekleştirdi. Return to Forever grubunun 1978 yılında dağılmasından sonra 1980’lerde akustik caza geri döndü. Ancak bir yandan füzyon damarını Elektric Band ve Five Peace Band grupları ile devam ettiriyordu. Fütüristik yönünü hiç bırakmasa da 1990’larda yaylı çalgılar dörtlüsü için besteler yaparak klasik müzik sevgisinin sürdüğünü gösterdi. Afro-Küba doğaçlamasına kendi yaklaşımını geliştirdi, sambayı, flamenkoyu, bolero ve tangoyu caza kattı.
SEKİZ BAŞLI YARATIK!
İster bir caz festivalinde Herbie Hancock’la düet yaparken, banjo ustası Béla Fleck ile ya da yaylı çalgılar dörtlüsü ile çalarken, ister klasik piyano konçertosu yazarken ya da Chick Corea Akademisi’nde müzik teorisi ve icrası üzerine çevrimiçi atölyeler düzenlerken, daima iyi müziğin temel değerlerini korumak için çalıştı. Son zamanlarda trombon sanatçısı Joe Alessi için bir konçerto yazmaktaydı. “Orkestra için yazmak benim için gerçekten heyecan verici. Sanırım müzik dünyasında sekiz başlı bir yaratık gibi görünmekteyim!”
2020’de Jazz Times dergisine verdiği röportajda Chick Corea, “Yapmanız gereken tek şey hayal gücünüzün sınırlarına açık olmak” diyordu. 90’ların sonlarında, basçı Christian McBride ile 25 yıl sürecek bir iş birliği başlattı, bunun yanı sıra pek çok önemli müzisyenle ortak projelere imza attı. “Hayattaki amacım, elimden gelen her yere yaratma sevincini getirmek. Ve bunu sevdiğim sanatçılarla yapmış olmak da hayatımın zenginliği oldu. Felsefem, daha çok iletişim ve daha fazla kayıt. Ticaretin, yaratıcı işi etkilemesine izin veremem. Bence fikirleri yakalamalı, belgelemeli ve yaymalıyız.” Böyle özetliyordu müzik anlayışını.
Chick Corea ile sahneye çıkan müzisyenler, onun yenilikçi ve büyük bir doğaçlama ustası olduğunda hemfikir. Ekipteki bir müzisyenin yanlış bir nota çalması halinde bile hemen onu yeni bir motif olarak çaldığı ve dinleyicilere “tüm bunların bir değeri var” mesajı verdiği anlatılır.
Seyirci ile de arası daima iyi olmuştur sanatçının. Yine Jazz Times dergisinde söylediklerine göz atalım: “Bir icracı olarak bir numaralı etik kuralım, seyirciyi asla ‘kötü bir seyirci’ olmakla suçlamamaktır. Bazen müzisyenlerin ‘Bu gece seyirci pek iyi değildi’ gibi şeyler söylediğini duyuyorsunuz. Öyle bir şey yok! Bizi görmek, salona gelmek için para veriyorlar. Onlara keyif alabilecekleri şeyler vermek bizim işimiz… Ben de bazen seyirciyi tamamen kaybettiğim müzikler yaptım: Bunu istediğim için değil, ama onların müziğime yeterince aşina olmalarını sağlayamadığım için. İzleyicinin, yaptığımız müziğin içine girmesi bizi bir arada tutuyor ve bu hoşuma gidiyor.”
SCIENTOLOGY
Dini, yaratıcılığı üzerinde önemli bir etki olarak gördüğünü belirten sanatçı, 70’li yıllardan beri Scientology tarikatının sadık bir üyesiydi. Tom Cruise, John Travolta, Lisa Presley, Dustin Hoffman gibi ünlülerin de bağlı olduğu tarikatın kurucusu müzisyen L. Ron Hubbard’ın yaşamına ve çalışmalarına ithafen 2004’te To the Stars ve 2006’da The Ultimate Adventure albümlerini yayınladı.
“Scientology çalışmasının benim için yaptığı en büyük şey, daha özgür olmama yardımcı olmasıydı. Kendi kendime yarattığım engelleri kaldırmayı öğretti. Daha fazla müzik yazmama da olanak sağladı…”
CHİCK COREA TÜRKİYE’DE!
1984 yazında İKSV İstanbul Klasik Müzik Festivali bünyesindeki tek caz konseri olarak AKM’de sahneye çıkan Chick Corea’nın Türk cazseverler için de özel bir yeri var. Bu konserin getirdiği heyecan ve ilgi ile ertesi yıl için İstanbul Uluslararası Caz Festivali düşüncesi ortaya çıkmıştır örneğin. Veya, 2002 yılındaki İstanbul Caz Festivali’nde Corea’nın konserine katılanlar şiddetli yağmuru da hatırlarlar. Ve, sanatçının yağmura aldırmadan konserini sürdürmesini, konser sonrası işleri bitinceye kadar sahne görevlilerine piyano çalması da anılır hala. Hele, 2014 yılındaki konserinde seyircilere Gezi’ye katılıp katılmadıklarını sorması ve seyircilerden alkışlarla gelen cevap belleklerdedir. O yıl yaptığı dünya turnesinin 3 CD’lik Triology ismiyle yayınladığı albümünde, Antalya ve İstanbul konserinden de kayıtlar bulunur. 2018’deki Avrupa turnesine ise İzmir’den başlamıştı. Pandemi olmasa onu geçtiğimiz yılın Nisan ayında Borusan İstanbul Filarmoni Orkestrası ile İstanbul’da belki de son kez dinleme fırsatımız olacaktı.
SON SÖZ
Ailesinin dediği gibi, çalışmaları ve dünyayı dolaşarak geçirdiği onlarca yıl milyonlarca kişinin hayatına dokundu ve ilham verdi Chick Corea. Caz, füzyon, caz-rock, klasik, Latin, avantgard, elektrik, akustik ayırt etmedi, sınır tanımadan hepsini heyecanla ve dinleyenlere keyif vererek çaldı.
Sıcak ve enerjik yapısıyla sanki hep yeni projelere imza atacağını, konserlerde o güleryüzüyle karşımıza çıkacağını düşündüğümüz Chick Corea’yı uğurlarken yazımızı onun kendi sözleriyle bitirelim: “Sanat yolculuğum boyunca içimdeki müzik ateşinin parlak kalmasına yardımcı olan herkese teşekkür etmek istiyorum. Umuyorum ki çalmaya, yazmaya, söylemeye veya başka herhangi şekilde sezgileri olanlar, bunu yapmaya devam edersiniz. Kendiniz için değilse bile başkaları için. Sadece dünyanın daha fazla sanatçıya ihtiyacı olduğu için değil, aynı zamanda çok da keyifli olduğu için.”
CHICK COREA DİNLEME ÖNERİLERİ:
- Chick Corea: “Windows” (Now He Sings, Now He Sobs albümü, 1968)2
- Chick Corea – Gary Burton: “Crystal Silence” (Crystal Silence albümü, 1973)
- Chick Corea and Return to Forever: “500 Miles High” (Light as a Feather albümü, 1973)4.
- Return to Forever: “Earth Juice” (Where Have I Known You Before albümü, 1974)
- Chick Corea: “Day Danse” (My Spanish Heart albümü, 1976)
- Chick Corea/Herbie Hancock: “Homecoming” (Corea Hancock albümü, 1978)
- Chick Corea: “No. 3” (Children’s Songs albümü, 1984)
- Chick Corea Trio: “My Foolish Heart” (Trilogy albümü, 2013)
- Miles Davis Quintet: “Spanish Key” ( Live in Europe 1969: The Bootleg Series Vol. 2 albümü)
- Blue Mitchell: “Fungii Mama” (The Thing to Do albümü, 1965)
Kaynaklar:
Biyografisi ve albümleri için: www.chickcorea.com
Ölümü üzerine: https://www.rollingstone.com/music/music-news/chick-corea-obit-1127283/
Röportajı: Jazz Times 22 Ocak 2020 https://jazztimes.com/features/interviews/chick-corea-is-the-well-tempered-clavierist/4/
Emin Fındıkoğlu – Caz festivallerinin başlangıcı https://t24.com.tr/yazarlar/caz-ve-dahasi/caz-festivallerinin-baslangici,19557
Scientology bağlantısı: https://www.whatisscientology.org/html/Part05/Chp19/pg0311.html
Katkılarından dolayı Murat R. Özsunay’a teşekkür ederim.