yeni e

iki aylık kültür sanat edebiyat dergisi

Cinnet, panik ve çöküş

Son aylarda hızlı bir şekilde 20 bin dolarlara çıktıktan sonra 9 bin dolarlara kadar düşen, sonra yine 11 bin seviyelerine oturan Bitcoin acaba normal yükseliş trendine dönüş mü yapacak yoksa korkuyla gelen satışlarla tamamen çökecek mi?

Bugün, aralarında Krugman, Stiglitz ve Shiller gibi Nobel ödüllü iktisatçıların da dahil olduğu, bütün ekonomi uzmanları Bitcoin’in balon olduğu konusunda hem fikir. Biz iktisat literatüründe finansal varlıkların bugünkü gerçek değerlerinden yüksek oranda ve hızlı bir şekilde saptığı durumlarda balon ihtimali üzerinde dururuz. Ekonometrik modeller aracılığıyla büyüme oranı, işsizlik, reel faiz, net göç, kârlılık vesaire gibi ekonomik temellerin finansal varlıklardaki fiyat artışlarının ne kadarını açıkladığına bakarız. Bitcoin piyasasındaki yüzde 1000 oranındaki fiyat artışlarını herhangi bir ekonomik temele dayandırmak imkânsız. Son 12 ayda hiçbir reel değişken yüzde 1000 değişmemiştir. Eğer Bitcoin herhangi bir reel ekonomik gelişmeyle açıklan(a)mıyorsa bu absürt fiyatlar neyi yansıtıyor?

Bitcoin fiyatının arkasında iki hikâye var. Birincisi, gelecekteki “olası” değerinin bugünkü fiyatlandırması. Borsalardaki tüm değerlemeler, teoride, şirketlerin gelecekteki gelir akışları ve kârlılıklarının iskontolu değerini yansıtır. Tabii gelecek henüz yaşanmadığından bu değerlemeler, yine teoride, rasyonel beklentilere dayanır. Neoklasik iktisat modellerinde ekonomik aktörlerin gelecekteki bütün senaryoların olasılıksal beklentisini alarak optimizasyon yaptığı farz edildiğinden finansal piyasalar kaynakları her zaman verimli tahsis edeceği sonucuna varılır. Fakat gerçekte aktörlerin bunu yapabilmeleri imkânsız olduğundan borsadaki fiyatlar kısmen farazi ve spekülatiftir. Keynesyen literatüre göre zaten gelecek tamamen belirsizdir, bilinemez. Gelecekteki ekonomik ve siyasi gelişmeler bir desteden kart çekmeye ya da bir torbadan renkli bilye çekmeye benzemediğinden olasılık hesabı yapmak pek de doğru bir yöntem değildir. Tabii yine de çoğu şirketin kısa vadeli gelir akışları öngörülebilir. En nihayetinde ortada bir işletme, üretim kapasitesi, çalışanları, bilançosu, aldığı siparişler vesaire vardır. Bunlar üzerinden yakın bir gelecek öngörüsü pekâlâ yapılabilir. Bu noktada Bitcoin’in değerlemesi kısa vadeli temellere değil uzun vadede dünyayı değiştirecek bir para birimi olma vaadine dayanıyor. Ama uzun vadede hepimiz ölüyüz.

İkincisi, finansal piyasalardaki aktörlerin sürü psikolojisi mantığıyla hareket etmesi ateşi körüklüyor. İnsanlar neden Bitcoin peşinde koşuyor? Çünkü herkes koştuğu için… Aslında kimse ne olduğunu, nereden geldiğini, nereye gittiğini doğru dürüst bilmiyor. Çoğunun zaten umurunda da değil. Fiyatlar arttığı müddetçe insanlar bu piyasaya girmek isteyecektir. Oyuncular bu piyasaya girip efektif talep gösterdiğinde fiyatlar artmaya devam edecektir. Yani kendi kendini besleyen bir mekanizma söz konusu.

Lale çılgınlığı ve Bitcoin

İşin kötüsü, Shiller’in de dediği gibi, Bitcoin’in gerçek değerinin bilinemiyor olması. Dolayısıyla biz Bitcoin’in piyasa fiyatının ne kadarının gerçek değerini ne kadarının spekülatif şişmeyi yansıttığını bile tespit edemiyoruz. Yani mesela, emlak değerleme şirketlerinin ortalamada 200 bin lira değer biçtiği dairelerin fiyatı herhangi reel bir gelişme yokken hızlı bir şekilde 500 bin liraya çıkmışsa bu fiyatın yüzde 40’ı ekonomik temellere dayanan gerçek değerini, yüzde 60’ı ise spekülatif şişmeyi yansıttığını söyleyebiliriz. Mesela bugün piyasa fiyatı bir dolar (3-4 lira) olan bir lale soğanının fiyatı 1630’lu yıllardaki çılgınlıkta beş ev fiyatına kadar çıkmıştı. Lale fiyatları serbest düşüş yaşadığında kayıp yüzde 99.999 olmuştu.

Bitcoin’in gerçek değerinin bilinemiyor olması pekâlâ gerçek değerinin olmaması olabilir. Sonuçta Bitcoin bir para değil. Alışverişte kullanılmıyor, hesap birimi değil, servet saklama aracı değil. İnsanlar Bitcoin’i ödeme yapmak ya da açık pozisyonlarını kapatmak için değil ileride fiyatının artacağını düşündükleri için alıyorlar. Yani Bitcoin bugün riskli bir tasarruf aracı olarak kullanılıyor. Dolayısıyla bu artış trendi sona erdiğinde Bitcoin gerçek değerine doğru düşecek. Bu değer 300 dolar da olabilir 3 dolar da.

Zaten Bitcoin fiyatlarındaki hareket diğer varlık balonlarıyla büyük benzerlikler gösteriyor. Hatta Aralık ayında yaptığı zirveyle lale çılgınlığındaki rekoru kırarak tarihin gelmiş geçmiş en büyük balonu oldu. Bu beklenebilir ve anlaşılabilir bir durum, çünkü lale çılgınlığında balon Amsterdam ve dar çevresindeki çılgınlar tarafından şişiriliyorken bugün Bitcoin bütün dünyadan talep topluyor. Bitcoin’in 2018 sonunu göremeyeceğini bekleyen iktisatçılar varsa da bugün getiri kovalayan daha büyük bir sermaye, daha fazla sayıda çılgın ve daha hızlı bir finansal piyasa var. Tüm bunlar Bitcoin çılgınlığının, eğer ani bir şok gelmezse, biraz daha uzun sürmesini sağlayabilir.

Meselenin ekonomi politiği

Kapitalist sistemde ülkeler kendi para birimlerini kontrol etmek isterler. Isınan ekonomilerde faiz artırımı vesilesiyle para arzının kısılması, yavaşlayan ekonomilerde faiz düşürerek para arzının artırılması ekonomileri istikrarlı hale getirmekte kullanılan politikalardır. Aynı şekilde bozulan ödemeler dengesi ve dış ticaret açığı yerli paranın devalüasyonuyla toparlanır. İngiltere AB’ye girerken para birliğine girmeyi istememişti çünkü ekonomik konjonktüre göre poundun göreli değerini belirleme gücünün elinden alınmasını istemiyordu. Yunanistan para politikasını ECB’ye devrettiğini için ekonomisi çöktüğünde drahmisini devalüe edemediği için yıllardır sürünüyor.

Demem o ki devletsiz, kontrolsüz ve anarşist bir para birimi kapitalist ekonomilerin mantığına aykırıdır. Bitcoin ve benzeri kripto paralar henüz sistemi rahatsız edecek boyutta olmadığından şimdilik bu çılgınlığa göz yumuluyor. Ama bıçağın kemiğe dayandığı noktada devletlerin bu işe seyirci kalacağını sanmıyorum. Zaten uyarılarda bulunan ülkelerin sayısı giderek artıyor, aralarında yasaklayanlar da var.

Blockchain teknolojisi, tıpkı kredi kartı ve online bankacılık gibi, işlemlerin daha güvenilir, daha hızlı ve daha şeffaf yapılmasını sağlayan dijital bir inovasyondur. Merkez bankaları, ekonomi yönetimleri ve özel bankalar düşünüp taşınıp anlaşıp yasal bir zeminde bu teknolojiyi mevcut sisteme entegre edebilirler. Bu bakıma Bitcoin’in başı çektiği kripto para birimi furyası böyle bir teknolojinin değerlendirilmesine vesile olmuş olabilir. Fakat bizatihi Bitcoin’in geleceğin para birimi olması şimdilik kulağa ikna edici gelmiyor.

Umut fakirin ekmeği

Eğer sosyal medyada Bitcoin tanıtım toplantılarından paylaşılan fotoğraflara bakarsanız çok eğlenceli bir demografi olduğunu siz de fark edeceksiniz. Nasıl CEO olunur, köşeyi dönmenin kuralları, 7 adımda nasıl zengin olunur, 3 adımda 5 adım, 8 adımda 10 adım tarzı kestirmeden zengin olmayı vaat eden kitapların peşinde koşan insanların kripto para balonuna da kolayca kapıldığını gözlemliyorum. Çünkü Bitcoin insanlara, öncelikli olarak, bir zenginlik hayali satıyor. Ucuzken alıp pahalıyken satarak herhangi bir efor sarf etmeden milyoner olabilirsiniz.

Gelir ve servet dağılımı adaletsizliğinin bu kadar büyüdüğü bir ortamda gariban insanların bir çıkış yolu olarak kişisel gelişim kitaplarına ya da Bitcoin tarzı kumar tezgâhlarına bulaşması anlaşılabilir bir durum. Bu noktada zengin olma, mutlu olma, CEO olma, hayatı daha pozitif yaşama palavralarıyla kandırılan eğitimsiz insanları eleştirmek doğru olmaz. Esas eleştirilmesi gereken bu tezgâhı kuran Anthony Robbins, Robin Sharma ya da bizdeki versiyonlarıyla Barış Muslu, Aret Vartanyan, Metin Hara, Mümin Sekman vesaire gibi kişisel gelişimciler ve bunların denetimsiz kitap yayımlayabilmesine göz yuman serbest piyasa yapısı olmalıdır. Peki aynı rüzgârlara kapılan beyaz yakalıları nereye koyacağız? Zira kişisel gelişim saçmalıklarının ve kripto paraların peşinde koşan eğitimli bir kesim de var.

Doksanlı yıllarda üniversite bitirmek vesilesiyle kurumsal şirketlere kapak atmak arzulanan bir şeydi. Fakat zaman içinde plaza hayatının bir numarası olmadığı anlaşıldı. Bugün çoğu beyaz yakalı, kafe, bar, butik otel açmak ya da Ege’de bir köye yerleşmek suretiyle bir çıkış yolu arıyor. Bunları çalışarak yapmanın imkânsız olduğu aşikâr. Bundan ötürü de Migros’taki sepetlerde kestirmeden zengin olma hayali satan kişisel gelişim kitapları sadece eğitimsiz ve gariban vatandaşlara değil eğitimli cahillere de hitap ediyor. Üstelik Bitcoin, finans, borsa, teknik analiz, destek noktası, direnç bilmem nesi gibi seksi anahtar kelimelerin olduğu bir tezgâh. Büyük bir dijital gelecek hayali satıyor. “Bu defa farklı” sendromunun tekrar etmesini sağlayacak her şey mevcut. Bu defanın farklı olduğunu düşünenler 20 binden 11 bine düşmesini “alım fırsatı” olarak değerlendiriyor. Bankadan kredi çekip Bitcoin’e yatıran insanlar var.

Milyonlarca insanın bir “monopoly” parasının peşinde cinnet halinde koşuyor olması tek kelimeyle, ve Neil Curtis’in tabiriyle, idiotizmdir. Bu akıl tutulmasını başka türlü açıklamak zor. Balon ne zaman patlar bilinmez. Bilinse zaten balon olmazdı. Amerikalıların sıcak patates oyunundaki gibi herkes sondan bir önceki olacağını düşünüyor. Şimdilik herkes çok eğleniyor gibi ama müzik durduğunda ortalık toz duman olacak. Kripto para sektörü, çöktüğünde geniş çaplı bir ekonomik resesyona sebebiyet verecek kadar yüksek hacimli değil. Balon patladığında piyasaya yüksekten girenlerin canı yanacak. Herhangi bir değerin yaratılmadığı bu oyunda kazananları kaybedenler finanse etmiş olacak.

diğer yazıları