ASLI ALPAR
John Berger “Çizim bir çeviridir”[1] der. Burada Berger’in ifade etmek istediği; çizimin, çizgiye konu olan nesnenin ya da figürün birebir kopyası değil daha fazlası olduğudur.
Berger, çizerin yaşadığı dönemin, kendi duruşunun, bilincinin izlerini, çizgisinde görmenin mümkün olduğunu söyler. Berger’in buradaki ifadesi bir başka çalışmasında yer verdiği şu cümle ile daha açıklayıcı bir hale gelebilir: “Düşündüklerimiz ya da inandıklarımız nesneleri görüşümüzü etkiler.”[2]
Bu durumda çizgiye konu olan nesne ya da figür, çizerin dünya görüşü ile yeniden şekillenir ve kâğıda aktarılır. Berger, bu anlatımı her imgede bir görme biçiminin yattığını söyleyerek derinleştirir.
Görme biçiminin imge üzerindeki denetimi işin içine cinsiyet girdiğinde başka bir okumayı zorunlu kılar. Tarih içinde oluşan görme biçimleri, tarihin sınıflı, cinsiyetçi, heteroseksit ve türcü yapısından bağımsız değil.
KARİKATÜRÜN İMGESİ
Peki, imgeler kim tarafından ve ne için kullanılır? Biz bu soruyu karikatür için soralım. Karikatür, imgeleri mizah ve çizgi[3] aracılığı ile yeniden üreten bir tür. Bu tür, eğer sadece komiği, bir başka deyişle refleks olarak gülünç olanı imgeleştirmiyor, bir hiciv amacı taşıyor ise güçlü olana diş bileyen, güçsüzü neşelendiren bir yapıya sahip olmalı. Levent Cantek mizah için şu ifadeleri kullanıyor: “Mizah iktidarda kim varsa onunla uğraşır. Bu doğaldır çünkü iktidar güçlüdür ve mizah güçlünün karşısında güçsüzü rahatlatan ve iyi hissettiren bir araçtır.”[4]
Sorumuzu daha net soralım: İktidar ile derdi olan karikatürde üretilen imgelerin dili biz okuyuculara ne anlatır? İtalya’da “abartma, hücum etme”[5] anlamına gelen adı konulduğundan günümüze dek karikatür imgelerinin iktidara muhalif olduğunu söylemek mümkün. Londra’da 18. yüzyılda vitrin önlerinde sergilenen ve kraliyeti yerden yere vurduğu için popüler bir türe dönüşen[6] karikatürden 19. yüzyıl Fransa’sında “ölümcül tür”[7] olarak bahsedilir.
Özetle karikatürün, gündelik ve politik gelişmeleri, mizahi biçimde okuyucu ile buluşturduğunu, üretildiği dönemin gerilimlerini, krizlerini, çelişkilerini “komik” öğenin yardımıyla tarihselleştirdiğini söylemek mümkün. Dolayısıyla karikatür, politikadan ayrı düşünülemez ve karikatürlerdeki “komik” öğe yalnızca güldürü içermez. Bu da bizi karikatürü, dönemin halet-i ruhiyesini mizah aracılığıyla okumanın mümkün olduğu eserler olarak ele alabileceğimiz bir yere götürüyor.
MUHALEFET MESELESİ
Yine aynı gerekçelerle karikatürün “komik” anlayışının, dönemin iktidarı ve muhalefetine bir ayna tuttuğunu da söylemek mümkün. Karikatürün ele almayı tercih ettiği konular, bu konuları mizaha dönüştürürken izledikleri yol ve hatta komik olanın kendisi dahi, döneminin çelişkileri, iktidarın tahakküm alanı ve muhalefetin mücadele yöntemleri hakkında okuyucusuna ipucu verir. Haliyle dönemin toplumsal cinsiyet rejimine dair de farklı bir okuma sağlar.
Özetle şöyle söyleyelim karikatür, kendi döneminin koşullarını, bu koşullar içinde var olmaya çalışan muhalefeti ve bu muhalefetin toplumsal cinsiyet bağlamındaki pozisyonunu ortaya çıkarır.
Peki, muhalif olduğu varsayılan karikatürün ürettiği mizah, toplumsal cinsiyet ve toplumun heteroseksist algısına ne derecede muhalefet ediyor? Cinsiyetçi ve heteroseksist algıya muhalefet etmeyen ya da bu algıları yeniden üreten mizaha muhalif diyebilir miyiz?
Son bir soru ekleyelim. Tarih boyunca iktidarlara çizgilerle muhalefet eden karikatür, iktidarın bir başka biçimi olan erkek egemenliğine karşı imgeler üretiyor mu?
Osmanlı döneminden bir örnek… 1873-1877 yılları arasında yayınlanan, politik hicivlerinde yer aldığı “Hayal” dergisinde yer alan bir karikatür kadınlarla eğleniyor! (Görsel-1)
6 Haziran 1929 tarihli Cumhuriyet gazetesinde yer alan bir başka karikatürde (Görsel-2) kadınların seçilme hakkı mücadelesi veren Nezihe Muhiddin’in önderliğindeki Kadınlar Birliği’ni hicveden karikatürde iki kadın şöyle sohbet ediyor:
“-Oh!… Saçlarını kestirdin, sigaranın dumanlarını savuruyorsun, erkeklere benzemek için daha ne lazım?”
“-Bir ceket pantolonla bir de meb’usluk.”
1950’li yıllara bakalım. Politik karikatürde kadın olmanın aşağılandığı bu yıllarda, kadınsı olarak en çok resmedilen politikacı Adnan Menderes.[8] (Görsel 3) Cantek, Menderes’in partisinin iktidar olduğundan O’nun idamına dek süren bu çizimleri O’nun “yetersizliği, eksikliği ve yanlışlığı”nı teşhir etmenin biçimi olduğunu ifade ediyor ve ekliyor: “Bu yorum, örneğin Menderes’in siyasi uygulamalarına bağlı olarak üretilmiş bir neden sonuç ilişkisine dayanmamaktadır. Kadın olarak çizilmek zaten ‘yetersiz, eksik ve yanlış’ olmak anlamına gelmektedir.”[9]
PEKİ GÜNÜMÜZDE?
Günümüz karikatüründe belki de en sık rastlanan örüntüyle başlayalım. Karikatürde kadın figürlere nadiren rastlıyoruz.
Karikatürlerde kadın ve LGBTİ+ karakterler genellikle, kadın cinayetleri, kadın hakkı ihlalleri, 8 Mart, Onur Haftası gibi tarihlerde, özetle “kadınları-LGBTİ+’ları ilgilendiren bir gündem” olduğunda çizilmekte.
Üstelik hak ihlalleri, erkek şiddeti gibi konulara sahip karikatürler, bu şiddeti tekrar üreterek hatta bu şiddet üzerinden komik üretmeye çalışarak hem öznelere aynı mağduriyeti yeniden yaşatıyor hem de komiğin yardımı ile şiddeti meşrulaştırıyor.
Kadınların karikatürde çizilmesinin bir diğer koşulu da espri nesnesi olarak bir sevgili anne ya da eşe ihtiyaç duyulması. Politik gündeme dair karikatürlerde kadın figürlere rastlamak çok zor…
Bir diğer örüntü, komik ile birlikte sunulan erotizmin halen erkek okuyucunun varsayılan arzusuna göre resmedilmesi ve bu arzunun heteronormatif bir biçimde kurgulanması. Mizaha konu olan aşk, yalnızca kadın ve erkek arasında yaşanıyor.
Bu örüntüler çok sayıda örnekle kanıtlanabilir. İster karikatür dergilerinde, ister editoryel karikatürde ister grafik karikatürde hemen tüm örnekler bu örüntüleri üzerinde taşır.
Sözü uzatmayalım… Kadınlar, LGBTİ+’lar günümüzde en görünür muhalefeti örgütler ve sokakları, meydanları polis terörü ya da türlü özel-kamusal baskıya rağmen terk etmezken muhalif nitelediğimiz karikatürün toplumsal cinsiyet rejimini yeniden üreten “komik” anlayışı mizahtan uzaktır ve ne yazık ki bugün ancak mizahın konusu olabilir.
[1] John Berger, Bir Fotoğrafı Anlamak, Metis Yay., 2016, Sf.87
“Çizim bir çeviridir. Yani kâğıt üzerindeki her işaret, yalnızca gerçek ya da hayali ‘model’le değil, kâğıtta baştan beri bulunan işaret ve uzamla da bilinçli olarak bağlantılıdır. Bu nedenle çizilmiş ya da boyanmış imge sayısız yargının enerjisiyle örülmüştür.”
[2] John Berger, Görme Biçimleri, Metis Yay., Haziran 2013, Sf. 8
[3] Karikatür her zaman çizgi aracılığı ile üretilmez. Leke, görüntü, logo ile de karikatür yapılabilir. Önder Şenyapılı’nın Karikatür: Neyi, Neden, Nasıl Anlatıyor, Kim, Niye Çiziyor isimli kitabında karikatürün çizgisiz örneklerine yer veriyor. Burada çalışmamızın kapsamından ötürü yalnızca çizgili olanını ele aldık.
[4] Levent Cantek, Bir Rapor Hakkında: “Türkiye’de mizah dergileri, kültürel hegemonya ve muhalefet”, Birikim 333-334, Ocak-Şubat 2017, Sf. 167
[5] Önder Şenyapılı, Karikatür: Neyi, Neden, Nasıl Anlatıyor, Kim, Niye Çiziyor, ODTÜ Yay., Haziran 2003, Sf. 14
[6] John D. H. Downing, Radikal Medya: İsyancıların İletişimi ve Toplumsal Hareketler, İmge Yay., Şubat 2017, Sf. 212
[7] John D. H. Downing, Age, Sf. 209
[8] Funda Şenol Cantek, Levent Cantek, Şehre Göçen Eşek: Popüler Kültür, Mizah ve Tarih, İletişim Yay., 2014, İstanbul, Sf. 147
[9] Funda Şenol Cantek, Levent Cantek, Age, Sf. 157