İLYAS TUNÇ
Amritsar, Hindistan – 13 Nisan 1919
“Tuğgeneral Reginald Dyer ateş emri verirken dedemin suratına sıkı bir hapşırık darbesi indiriyor. Hap-şuuuuu! Dengesini kaybeden dedem yere yuvarlanıyor; ama burnunun dikine giderek kurtarıyor hayatını. Çantası açılıyor; şişeler, sargı bezleri, şırıngalar toz toprak içinde… Dişlerin soğukta takır takır birbirine vurmasına benzer bir ses ve üzerine düşen insanlar… Gömleği kıpkızıl oluyor. Çığlıklara, hıçkırıklara karışan o tuhaf takırtı devam ediyor.”
Salman Rüşdi, büyülü gerçekçi bir dille kaleme aldığı Gece Yarısı Çocukları adlı romanında böyle anlatıyor Amritsar Katliamı’nı.
O gün binlerce Hindu, Sih ve Müslüman, Jallianwalla Bagh’da toplanmıştı. Amaçları, İngiliz sömürge yönetiminin Rowlatt Yasaları’nı protesto etmekti. Gurkaların kurşun yağmuru on dakika sürdü. Kaçacak yer yoktu; alanın ortasındaki kör kuyudan başka. Hint kaynaklarına göre yaklaşık bin kişi katledilmişti. Yüz yirmisi kuyudan çıkarılmıştı cesetlerin.
Gerçeklik büyüye bulaşınca mantık dışlanır, yerini masalsılık, rastlantı ve imgelem alır; Gece Yarısı Çocukları’nda olduğu gibi. Katliamdan sağ çıkan Shingara Singh’in anlatımı ise daha sıradan:
-Askerler bize doğru geldiler ve hemen ateş ettiler.
Sıradanlık, bir tür kanıksamadır. Kanıksamanın yol açtığı meşruiyet tehlikeli olabilir! Sanat, sıradanlığı aştığı içindir ki Rüşdi’nin betimlemesi gerçeği daha çarpıcı biçimde veriyor.
Katliamın yaralarını ancak 1947’de sarabilecekti Hindistan; Doktor Adem Aziz’in ‘yerden topladığı’ sargı bezleriyle.
Kaynaklar:
1-Geceyarısı Çocukları, Salman Rushdie, çev. Aslı Biçen Can Yayınları, 2019
2-The Butcher of Amritsar-General Reginal Dyer, Nigel Collett, Hambledon & London, 2006.