yeni e

iki aylık kültür sanat edebiyat dergisi

Eğitim-Sen: Mücadeleyi Hep Birlikte Yürütelim

Kadınlar hayatın her alanında taciz ve cinsel saldırıya maruz kalmakla birlikte kültür-sanat-bilim dünyasının farklı alanlarının yarattığı belli özgün koşul ve süreçler de olabiliyor. Öte yandan, eğitim ve akademi emekçi kadınların birçok farklı biçimde tacizi ve şiddeti deneyimlediği bir alan olmak ile beraber bu suçların da bir şekilde örtbas edilmeye ya da gizlenmeye müsait olduğu bir alan olmaya devam ediyor. Bunu etkileyen ya da belirleyen güç ilişkilerine dair ne söyleyebilirsiniz?

Akademi her şeyden önce hem yaşa, hem unvana hem de cinsiyete dayalı asimetrik güç ilişkilerinin belirleyici olduğu bir alan. Elbette sınıfsal farklar, etnik kimlikler, cinsel kimlik ve yönelim de diğer kategorilerle kesişimsel biçimde bu güç ilişkilerini doğrudan belirleyebilmekte. Üniversiteler hem çalışanlararası hem de hoca-öğrenci ilişkisi açısından bu ilişkilere bağlı fiziksel ve psikolojik taciz ve cinsel şiddete son derece müsait. Dahası, aynı hiyerarşik ilişkiler, tacizin konuşulmasını hatta kimi durumda tanımlanmasını dahi imkânsız hale getirebiliyor. Tacizi dillendirmek, üniversite içinde hassasiyetle düzenlenmiş bir cinsel taciz karşıtı mekanizma olmadığı sürece, sonunda tacize uğrayan tarafın zarar gördüğü bir hal dahi alabilmekte. Bu nedenle yalnızca cinsel tacizi soruşturacak etik komisyonların varlığı değil, bu mekanizmaların ehil ellerce titizlikle işletilmesi de son derece önemli. Cinsel tacizle (ve şiddetle) mücadele birimleri vakıf ve devlet birçok üniversitede kurulmuş durumda. Bu yapıların her üniversitede olması ve disiplin kurulu görüşmelerine aktif olarak katılması önem teşkil etmekte.

Akademinin emek süreçleri aynı zamanda sözleşmeli, esnek ve angarya çalışmanın da yaygın olduğu bir alan olup kadın akademisyenlerin bu alanda varlıklarını sürdürebilmeleri açısından zorlayıcı birçok etmen bulunmaktadır. Özellikle erkek yöneticilerin hâkim olduğu bu alanlarda kadın çalışanların yaygın olarak yaşadığı sıkıntı ve zorluklar nelerdir?

Özellikle akademik kadrolarda kadın erkek çalışan oranının, akademik unvan yükseldikçe kadınlar açısından aleyhte bozulduğu görülmektedir. Bu da her şeyden önce, kadınların akademik yükselmede engellerle karşılaşmakta olduğunu ortaya koymakta. Akademik kadrolar içinde en kırılgan ve çoğunlukla geçici pozisyona sahip olan Araştırma Görevlileri, iş tanımlarının belirsizliği açısından da genel olarak mobing ve taciz gibi suçlara karşı da daha güvencesiz bir pozisyondalar. Yine bu pozisyondaki kadın ve erkek çalışanlar arasında ise toplumsal cinsiyet normlarına bağlı olarak ciddi eşitsizlikler görülebilmekte. Kuşkusuz bu kırılganlık vakıf üniversiteleri söz konusunda olduğunda ayrıca katmanlaşmakta. 2019 yılı başında öğrencisi tarafından öldürülen akademisyen Ceren Damar cinayeti ve sonrasındaki sürecin hukuki akışı bu eşitsizliğin ne kadar derinden oluştuğunu gösteriyor.

Kadınlara yönelik ayrımcılığın ve şiddetin akademide kurumsal mekanizmalarla önlenebilmesi için sendikanızın önerdiği politikalar nelerdir? Sizin sendika olarak taciz ve cinsel saldırı suçlarına, kadınların maruz kaldığı eşitsiz uygulamalara, emek gaspına karşı kurumsal olarak önerdiğiniz yaptırım ve önlemler nelerdir?

Her şeyden önce üniversitelerin kendilerini cinsel tacize geçit vermeyen kurumlar olarak tanımlamaları, ancak bunu tacizi yok sayarak değil, gerçekten tacizin her türüne karşı önleyici, cezalandırıcı ve tacize uğrayan kişiyi destekleyici mekanizmaları kurarak yapmaları son derece önemli. Elbette bu kurul ve mekanizmalar cinsel kimlik ve yönelim fark etmeksizin başvuru almalı, psikolojik, hukuki danışmanlık konusunda yardım sunmalı. Bunun için öğrencilere ve tüm çalışanlara verilecek toplumsal cinsiyet eğitimlerinden, psikolojik ve hukuki desteğe kadar bugün az sayıda üniversitede başarıyla işletilebilen ilgili birimlerin tüm üniversitelerde uygulamaya geçmesi elzem. Bunun yanı sıra, öğrenci ve çalışan kadınlar arası dayanışma sağlayan güçlendirici araçların geliştirilmesi de son derece önemli. Sendikaların da disiplin süreçlerinde tacize hiçbir şekilde geçit vermemesi son derece önemli ki kadın meclisleri olarak bizler bu süreçlerin takipçileriyiz.

Eğitim ve Bilim Emekçileri olarak bizlerde tacize, tecavüze ve istismara karşı kadın meclisi ve disiplin kurullarımızın bu konuda kararlarını esası üzerinden değerlendirir ve bizlerde bu beyanları esas alarak gerekli mücadeleyi hep birlikte yürütürüz.

Eğitim-Sen Kadın Meclisi
diğer yazıları