- İlk şiirinizi yayımladığınız yeri ve tarihi merak ediyorum. Yayımladığınız dönemin şiir ortamıyla şu anki ortamı kıyasladığınızda belirgin bir fark veya anlayış söz konusu mu?
İlk şiir gönderimim bir yayınevinin (Tilki Kitap) Küçük İskender, Yılmaz Erdoğan, Cezmi Ersöz gibi jüriler tarafından seçilen 500 şiirin yayınlanacağı bir kitap için olmuştu. Gönderdiğim yıllar 2011-12 yıllarıydı şiir ortamlarına vakıf değildim. Şimdi ise var olan bilgimle kıyaslama safhasında olduğumu düşünmüyorum.
- Peki, şiirinizin kaynakları ve gelenek mefhumuna ilişkin fikirleriniz?
Şiirin kaynağı yine şiirdir. Mevsimleri şiir olarak gören, sokakları, anneleri, kedileri, renkleri şiir olarak ayıran, direnişte, kavgada şiiri arayan birisi için şiirin kaynağı şiirdir. Ama bunlarla birlikte benim şiirimin kaynağı an’lar olmuştur. Zamanın tutanakları olarak görüyorum şiirleri. “Yaşadığın döneme tanıklık etmeli yazdıkların,” diyorum kendi kendime kalemi her elime aldığımda. Baskıcı bir dönemin içerisinde şiir yazmayı direniş olarak gördüğüm için belki de böyle. Belki başka bir zamanda olsam böyle düşünmezdim.
Bir geleneği sürdüren dile sahip miyim, yeni bir gelenek mi oluşturuyorum; edebiyat bilginlerinin yorumlarına açık bu kısım. Kendini bir akıma ait hissetmeyenler bence daima özgün ve serbest çalışmaktadırlar.
- Kitap tanıtım yazılarını dışarda tutarak, son dönemin eleştiri ortamı, anlayışı hakkındaki görüşleriniz neler? Dönemin şiirini veya şairlerini merkeze alan eleştirmenlerden bahsetmek mümkün mü sizce?
Asla bir edebi eleştiri ortamının, kaliteli eleştiri metinlerinin olduğunu düşünmemekteyim. Bu anlamda eksiğimiz çok büyük maalesef. Eleştiri eksikliğinin bize getirisi yığınla kötü eserin piyasada dolaşması ve yeni gelecek kötünün de devam etmesini sağlar. Oysa kaliteli bir eleştiri ortamı gelecek yeni korku ve bilinçle hareket etmesini sağlar. Böylelikle eleştiri eleği kötüyü ayıklayarak iyiyi arttırır.
Dönemin şiir eleştirisi denilince sadece Varlık Dergisi’ne gönderilen şiirler için Şeref Bilsel’in yaptığı eleştiri-değerlendirmeleri anımsıyorum.
- Son olarak, şiirden öyküye de epey bir yöneliş var, buna dair bir değerlendirme yaptığınızda neler söylersiniz?
Şiirin okunmadığı bir ortamda öykülerin, kısa yazıların daha çok okunduğunu biliyorum. Bu yüzden eğilimin buraya kaydığını söyleyebilirim.
Bir yandan da ülke doğrultusunda aklıma şu geliyor; kesin bir yargı değil elbette bu ama şiir yazılı metinin öğretmeni bizim ülkemizde. Önce herkes şiir yazarak başlıyor yazı serüvenine. Sonra şiirin o ritmini, kendine has penceresini çok severse devam ediyor. Eğer şiiri değil de yazmayı severse düz yazıyı seçerek oradan devam ediyor.