Bir sözcüğün kökenine baktığımızda tarihi bir yolculuğa çıkabiliyoruz. Sözcüğün değişimini günümüze dek takip edersek de kendimizi zaman tünelinde yolculuk yapmış sayabiliriz. Sözcük “haznemiz” ne kadar genişse sahip olduğumuz “hazine” de o denli zengin olabiliyor. Şu an okuduğunuz yazı bir dergi yazısı olduğuna göre gelin kendimize örnek olarak “dergi” sözcüğünü seçelim ve tarihi yolculuğumuz bu çerçevede başlasın.
Yıllar önce, internetin ilk zamanlarında sohbet odaları çok modaydı. İnternet bağlantısı olan herkes bir sohbet odasına girer, tanıdığı-tanımadığı kişilerle sohbete koyulurdu. Seksenli yıllarda telsiz kullananların “arkadaş arıyorum, arkadaş” anonsları yerini doksanlı yıllarda bu sohbet odalarına bırakmıştı. İlk çıktığı yıllarda ben de bu sohbet odalarını merak ediyor ve neler konuşulduğunu öğrenmeye çalışıyordum. Ne var ki ülkemizde internet kullanıcıları henüz çok az olduğu için çok fazla Türkçe kanala rastlanmıyordu. Bunun sonucu olarak benim gibi meraklılar yabancı kanallarda sohbet arıyorlardı. Bir gün, çoğu İngilizce isimlere sahip kanallar arasında biri dikkatimi çekti. Bu kanalın ismi tanıdık geliyordu: Musafir. Sonunda bir Türk kanalına denk geldiğimi düşünerek sohbet odasına girdim. Fakat yanılmışım. Kanalda sohbet edenler Türkler değil, Malezyalılardı. Tanışma faslına geldiğimizde kendimi tanıttım, Türkiye’den bağlandığımı söyledim ve “konuk” anlamına gelen “misafir” sözcüğünü çağrıştırdığı için kanalı seçtiğimi anlattım. Sözcüğün anlamının kendi dillerinde “yolcu” demek olduğunu söylediler. Aynı sözcüğün kültürler arasında nasıl bir yolculuk yapmış olduğunu görmek son derece keyifliydi. Onlar yola gidene misafir diyorlardı, bizse yoldan gelene. Birazcık sözlük karıştırınca sözcüğün kökenini bulmak da mümkün oldu: sefer.
Dilimizde yabancı dillerden geçen pek çok sözcük var. Bazı eski Türkçe sözcükleri bırakıp, dilimize girip yaygınlaşanları daha sık kullanır olmuşuz. Sefer sözcüğüne ulaştıktan sonra aynı kökten gelenleri araştırırken “sofra” sözcüğünün de bunlar arasında olduğunu şaşkınlıkla fark ettim. Seferde, ya da sefer dönüşünde yere serilip üzerine çeşitli yemekler konan beze “sofra bezi” adı veriliyormuş. İyi ama, dedim kendi kendime, sofra sözcüğü bize Arapça’dan geçmiş olabilir ama yemek yemek de başkalarından edindiğimiz bir huy değil ya. Acaba henüz Araplarla hiç karşılaşmamış Türkler sofra yerine hangi sözcüğü kullanıyorlardı? Kaşgarlı Mahmut’un “Divan-i Lugati’t-Türk”ü imdadıma yetişti. Eskiden sofra yerine kullanılan sözcük tergi ya da dergiydi. Derlemek anlamına geliyordu. Çeşitli yemekler “derleniyor” ve sofraya diziliyor ve bir dergi hazırlanmış oluyordu. Bu noktada benim tarihi seferimin yönü de değişiyordu.
Tergi, ya da dergi bugün bizim mecmua gibi süreli yayınlar için kullandığımız Türkçe sözcük. Derlenen yazıların yer aldığı bir yayın türüne bu adı veriyoruz. Bu sözcüğün Türkçe ve yabancı karşılıklarının dayandığı kaynakların izini sürecek olursak da yayıncılığın tarihiyle ilgili ilginç ipuçlarıyla karşılaşıyoruz.
Magazin sözcüğü bugün, yaygın olarak adına paparazzi denen gazetecilerin ünlülerle ilgili yaptıkları haberler için kullanılıyor. Bu tür dergiler için “magazin dergisi”, televizyon programları için de “magazin programı” deniyor. Bu sözcüğün anlamındakileri değişiklikleri izlemek bizi tarihi bir yolculuğa çıkarmaya yetecek kadar ilginç. Doğudan batıya giden ve yıllar içinde farklı anlamlarda kullanılmış bir sözcük magazin. Günümüzdeki halini alması, anlam daralması yüzünden.
İngilizce’de “magazine” sözcüğü dergiler için kullanılıyor. İçeriği ne olursa olsun her tür dergi “magazine” olarak adlandırılıyor. Sözcük ilk olarak 1731-1914 yılları arasında çıkan İngiliz dergisi “Gentleman’s Magazine” adlı süreli yayında dergi anlamıyla kullanılmış. O döneme dek İngilizce’de depo, ambar gibi anlamlarda kullanılan bir sözcükmüş “magazine”. Gentleman’s Magazine adlı yayının çeşitli kitap, gazete, broşür gibi başka kaynaklardan toplanıp, depolanan haberlerin yayımlandığı bir yayın olmasından ötürü bu isim oldukça uygun bulunmuş. Bir nevi kırk ambar denen içerikle hazırlanıyormuş dergi. “Ülkedeki beylere, haberler, tarih, felsefe, edebiyat, müzik ve çeviri konularında yazılar” diye de bir sloganı varmış. Popüler olup sevilen her şey gibi bu derginin de benzerleri türemiş ve günümüze dek pek çok dilde yüzlerce dergi yayımlanmış.
Bizde yayımlanan ilk dergilerse önce bilimsel içerikli hazırlanmış. Tıpkı tergilere yemek toplar gibi dergiler de toplanan yazılarla hazırlanır olmuş. Ülkemizde bilinen ilk dergi 1849-1851 arasında okurla buluşturulan: “Vaka-i Tıbbiye”. Buna karşın ilk ciddi dergi olarak 1862 yılında kurulan Cemiyet-i İlmiyeyi Osmaniye derneğinin yayın organı olan, fizik, kimya, felsefe, toplumbilim, tarih, coğrafya konularına yer veren Mecmua-i Fünun yayımlanmıştı. 1891 yılında yayın hayatına başlayan Servet-i Fünun dergisi de öncülleri gibi bilimsel içerik hedefiyle yola koyulmuştu. Zamanla fen bahsi geri planda kalmış ve sanat, edebiyat konuları öne çıkar olmuştu. Öyle ki tarihimizdeki önemli edebi akımlardan birinin kaynağı olarak hatırlıyoruz bu dergiyi.
“Magazine” sözcüğünün İngilizce’de depo, ambar gibi anlamlarda kullanıldığını biliyoruz. Hatta zamanla askeri mühimmat ve cephane konulan depolar da bu isimle anılır olmuş. Günümüzde tüfek şarjörlerine de “magazine” denmesi bu yüzden. Bununla birlikte sözcüğün kökeni İngilizce değil. Köken Arapça “hzn” sözüne dayanıyor. İçine bir şey koymaya yarayan bölüm demek olan hazne, bir yerde depolanmış değerli eşyalar anlamındaki hazine sözcükleri de benzer kökten geliyor. Çeşitli kaynaklardan derlenen yazıların depolandığı yayınlar evinizde fazla yer işgal etmeye başladıysa onları bir “mahzen”e kaldırmak da mümkün. Yer altındaki depo anlamında kullandığımız mahzen yine aynı kökenden.
Zamanında mahzenler, ambarlar malların yalnızca depolandığı değil, aynı zamanda satışa sunulduğu yerler. Böylece sözcüğümüz karşımıza bu kez de “mağazi” ya da “mağaza” olarak çıkıyor. İtalyanca magazinno sözcüğü zamanında gemi ambarı olarak da kullanılmış. Genel olarak ticari malların tutulduğu ve satışa sunulduğu yerler anlamındayken, günümüzde alışveriş merkezleri içindeki havalı dükkânlar için kullanıyoruz bu sözcüğü.
Birbiriyle ilişkilendirerek sözcüğün pek çok farklı anlamını bulmak ve tarih içindeki izini sürmek mümkün. Kimi zaman çok şaşırtıcı sonuçlar da çıkıyor ki, kökenbilimi eğlenceli kılan yanlardan biri de bu. Dergi anlamına gelen magazin sözcüğünün son hecesini alıp, bir grubun fanları, yani hayranları tarafından çıkarılan dergilere fanzin denmesi buna bir örnek. İnternet’in yaygınlaşmasıyla elektronik ortamda yer almaya başlayan e-zine ya da imag gibi yeni yayın türlerinin kökeninde hangi sözcüklerin yer aldığını araştırmak gelecekteki dil bilimcilerin görevi olacak. Belki de içlerinden hiçbiri imag ile hazine arasında bir ilişki kuramayacaklar.