Neredeyse her kış başında bir buzul çağı haberi duyarız[1]. Ya da gökyüzüne kimyasallar sıkılarak bir ”iklim mühendisliği” yapıldığına dair komplo teorileri[2] karşımıza çıkar. Bunları tek tek ayıklamak o kadar sabır ister ki, günün sonunda pes etmemiz mümkündür. Ancak, dahası bunlar somut olanlardır. Komplo teorileri ve güçlü manipülasyonlar net olsa da detaylarda o kadar akıllıca araçlar vardır ki. Her olayı iklime bağlayarak işi olağanlaştırmayı nasıl tartışacağız? Ya da yarısı doğru bilgiler ile nasıl baş edeceğiz? Hem de hangi yarısının doğru olduğunu ayıklamakla zaman kaybederek.
Komplo teorileri, manipülasyon ve üretilen yalanlar başlı başına bir tartışma konusu olup bunun derinliklerine bu yazıda girmeyeceğiz. Burada daha çok bunların iklim değişikliği ile olan ilişkisini kurmaya çalışıp ortak nedenlerine bakmaya çalışacağız. Özetle komplo teorileri, manipülasyon ve yalanların iklim ile ortak çarpanlarını ilişkilendireceğiz. Yani üretim ilişkileri, metaların ve bilginin üretimi ilişkisi üstünden anlamaya çabalayacağız.
Kapitalist üretimin baş döndürücü hızı artık öyle bir hal aldı ki, üretimin bu hızı ile ”fazla üretim” ticaret yolu ile ülkeleri gezmekte, bu gezmeler, yani ticaret ise katlanarak artmakta. 1970’lerde 3,7 milyar olan dünya nüfusu bugün 7,8 milyara ulaşarak neredeyse ikiye katlandı. Üretim de ondan çok arttı. Artan üretimin uluslararası ticarete konu olan kısmı baş döndürücü seviyeye ulaştı. Artık dünyada Çin, Hindistan gibi üretim merkezleri, ABD ve AB gibi tüketim merkezleri oluştu. Aşırı üretim ve üretim-tüketimin kısmen ayrışması bizlere inanılmaz düzeyde ülkeler arası deniz taşımacılığı resmi çıkardı. Bu resme göre 1970 -2018 arası petrokimya taşımacılığı 3’e katlanırken, ticari ürün 6,5 katına, madense 8,3 katına çıktı. Bunun ihtiyaç için olmadığını nüfusun ikiye katlanmasından ve yoksulluğun derinleşmesinden anlıyoruz. Bu artışlar üretimin baş döndürücü hızının geldiği noktanın sadece bir göstergesi.
Burada petrokimyadaki artışın aslında iklim değişikliği açısından, maden doğa tahribatı açısından, ticari ürünlerin ise kapitalist aşırı üretim açısından güçlü göstergeler olduğunu belirtelim.
Grafik: Uluslararası deniz ticaretinde taşınan
petrokimya ürünü, maden ve ticari ürün miktarı
Yük taşımacılığı verileri UNCTAD’ın Review of Marinetime
Transport raporundan[i] alınarak yazar tarafından hesaplanmıştır.
AŞIRI BİLGİ ÜRETİMİ
Kapitalizmde temel sorun, neoliberal yaklaşımın aksine, tüketim değil, üretimdir. Metaların üretimi, bu üretim üstünden aşırı sömürü ve sömürülenlerin tüketim ile tekrar soyulması sömürü zincirinin bir kısmıdır. Tüketim aşırı üretimin bir sonucudur ve aslında reklam sektörü, kamu düzenlemeleri ve kuralsızlık gibi bir dizi araç o üretimin tüketime ulaşması için kolaylaştırıcı araçlardır.
Marks “egemen fikirler egemen sınıfın fikirleri” derken bu ifade işçi sınıfının de fikirlerinin egemen fikirler olduğunu anlamına geliyor. Diğer yandan bu egemen fikirler aynı zamanda kapitalizmin zincirleridir ve üretildikleri yerde yıkılmaları gerekir. Bu paradoksla aslında egemen fikirlerin üretiminde işçi sınıfının da üretimin öznesi olduğu anlamına gelecektir.
Berkeley Üniversitesi 2002 yılında üretilen bilgiler üstüne bir çalışma[ii] yaptı. Bu çalışmaya göre kağıt, film, manyetik ve optik olarak dünyada bir yılda üretilen bilginin 5,4 milyon TB (terabayt) ile 3,4 milyon TB arasında olduğu tahmin ediliyor. Yani 1 TB’lık 3,4 milyon ile 5,4 milyon diskin kapladığı alanda tutulan bilgileri düşünün.
İnternet ve sosyal medya ile bu bilgi üretimi artmaya başladı. Bu milenyumun başında milyon terabyte bilgiden bahsederken aslında zetabyte (ZB) yani milyar terabyte’ları konuşur olduk. 2005’e doğru 1 ZB, yani bir milyar TB olan küresel bilgi üretimi 2018’de 33 ZB’a çıktığı tahmin edilirken 2025’de 175 ZB’a çıkacağı telaffuz edilmeye[iii] başlandı. 33 ZB’ın şuan piyasada yaygın olan 1 TB hard disklerden 33 milyar adetinin dolu olması anlamına geldiğini belirtelim. Kabaca 1’er TB’lık hard diskler ile Eğridir gölünü kaplayabildiğimizi hayal edebiliriz.
Karşımızda sınırlarının ötesinde artan bir üretim, bunun sonucunda da hızlanan bir iklim değişikliği var. Beraberinde kapitalizmin bu meta üretimine benzer ama daha hızlı bir halde artan bir bilgi üretimi de karşımızda duruyor. Bu kadar bilgi üretimi, meta üretimi gibi, toplumsal eşitlik ve adil çözümler yerine eşitsizliği hızlandıran, büyüten bir role/etkiye sahip.
Aşırı meta üretimi ile dünya kapitalizm tarafından daha hızlı işgal edilirken, aşırı bilgi üretimi ile de fikirler daha hızlı işgal ediliyor. Bunun sonucunda geçmişte de olan komplo teorileri, manipülasyon ve yalanlar daha hızlı ve asıl önemlisi daha seri üretiliyor.
Marks’a dönecek olursak, egemen fikirler sadece basın, eğitim, kültür ile inşa edilmiyor. Özelde bu inşanın etkisini arttırmak için komplo teorileri, toplumu yönlendiren manipülatif haberler, içerikte küçük oynamalarla ortaya dökülen yalanlar ile bu süreç daha hızlı yaşanıyor.
Zetabayt çağında tek fark üretimin ”aşırı” kitleselleşmesi ile beraberinde internet platformları ile bunun tekelleşmesi olduğunu söyleyebiliriz.
YALANIN HIZI
Komplo teorileri eskiden de vardı. Toplumu yönlendiren araçlar yalanlar eskiden de vardı. Yeni olan şey ortaya çıkan ”hız toplumu” ile denetimin azalması ve bu azalma ile beraberinde hiçbir sürtünme olmadan yalan ve komploların akması, denetimsiz bir şekilde ticaret-siyaset döngüsüne girmesi durumudur. Alman Sosyolog Hartmuth Rosa’nın “hız toplumu” kavramsallaştırması[iv] da durumu daha iyi anlaşılır kılan bir açıklama getiriyor. Rosa’ya göre “hız toplumu”nu yaratan üç etken, (i) teknolojinin sağladığı hızlanma, (ii) sosyal değişimin hızlanması ve (iii) yaşam temposunun hızlanması olarak ortaya koyuyor. İnternet teknolojisinin bilginin üretimi, dağıtımı ve tüketimini hızlandırması, sosyal medya ile bir taraftan “gösteriş” yaparken aslında bu şirketler için veri kaynağı olarak bir “madene” dönüşmemiz ile meta ve bilgi üretimin hızının artması ile ortaya çıkan telaş tam bir döngü olarak karşımıza çıkıyor.
Bu noktada yalan bilginin doğru bilgiden daha hızlı yayıldığını biliyoruz[v]. Vosoughi ve arkadaşlarının çalışması en öne çıkan %1 yalanın bin ile 100 bin kişiye ulaşırken gerçek bilginin bin kişiden fazlasına ulaşmasının nadir olduğunu ortaya koyuyor.
Böylesi bir denklem daha çok üretim için daha çok yalan bilginin üretilmesi gerektiği fikrini verecektir. Devletlerin trol ordusu, internet manipülasyon ekipleri ve bunların artık yüzler değil, binlerce kişiden oluşması bu tartışmanın bir karşılığıdır[3].
İklim meselesine dönecek olursak, iklim değişikliği aslında kapitalizmin yarattığı üretim hızından ve bu hıza kaynaklık eden enerjide fosil yakıtlardan kaynaklıdır dersek konu ile bağlantılı olacaktır. Burada enerji üretiminin hızı yanında üretimin ivmesini de bize veriyor. Aşırı üretim sonucunda hızla yıkım politikaları uygulanması, gezegenin çöpe dönmesi bunların bir sonucu.
Konu bilgiye gelince internet ile artan bilgi akışı ve yine kapitalist hız toplumu ile devletlerin denetimden arındırmaya başladığı kurumlar ile artık manipülasyon, komplo teorileri ve yalanlar toplumda gerçeklerden çok daha hızlı akıyor.
YALANIN BİÇİMLERİ
Yalanın biçimleri denince en çok öne çıkanlar (i) manipülasyon, (ii) çarpıtma, (iii) hatalı ilişkilendirme, (iv) uydurma, (v) taklit, (vi) bağlamdan kopartma ve (vii) parodi gibi öne çıkan yedi biçimi görebiliyoruz[vi]. Bunlardan hatalı ilişkilendirme, bağlamdan kopartma biçimlerinin iklim aktivizmi yapanlarda da oldukça yaygın olduğunu görüyoruz. Ayrıca bu gruplarda blackwash yani “kara çalmak” gibi bir aracı sıklıkla kullandığını da söyleyebiliriz.
İnternet özelinden manipülasyonlara baktığımızda[4] (i) davranış manipülasyonu (ii)yüksek uyarılma duygu viralitesi (iii) Karmaşıklık yerine basitlik (iv) akran etkisi (v) filtre baloncukları, (vi) teyit yanlılığı ve manipüle edilmiş yaygınlık, (vii) Bilginin zamanında olması ve düzeltilemezlik ve (viii) psikolojik hedefleme gibi sorunlar listesine baktığımızda konunu iyice karmaşıklaştığını görebiliyoruz.
DİYALEKTİK AKLIN İNTİHARI
Ekim 2020’da Gaziantep’te kısa sürede yağan yağış sonrası yaşanan su baskınını, belediye başkanının söz verdiği yetkili kısa sürede etkili olan yağışa bağlamış, metrekareye 20 kilogram yağmur düştüğünü söylemişti[5]. Bu aslında manipülasyona çok güzel bir örnek. Kısa sürede yağan yağış ile iklim değişikliği imasında bulunurken 20 kilogram gibi bir kişinin zor kaldıracağı bir ölçü iması gayet başarılı idi. Ancak 20 kilogram yağışı bir metrekareye sadece 20 mm, yani bir parmaktan az fazla yağış olduğunu düşünürsek aslında çarpıtmanın ölçeğini görebiliriz. Bir parmaktan az fazla su toprağın anında emebileceği bir miktar ve demek ki o bölgede neredeyse hiç toprak kalmamış, tamamen asfalt ve betonla kaplanmış. Basit bir birim dönüşümü aslında bu konuşmayı nasıl boşa çıkartıyor ve tartışmayı başka bir mecraya taşıyor?
Bu ve buna benzer örnekler son on yılda hızla artıyor. Türkiye’de siyaset artık pek çok felaketi iklim krizin bağlamakta çok mahir. Ancak bu durumu yok sayan ve iktidar ile aynı tarafta duran sivil kuruluşlar, toplumsal muhalefet unsurları ise hayli fazla. Üretim ilişkilerini, alt yapının üst yapıyı nasıl belirlediğini bilmeden ve düşünmeden nasıl sömürü düzenini anlamlandırmak mümkün değilse, bu kapitalist üretim içinde enerjinin rolünü ve bunun küresel ısınmaya giden sürecini bilmeden konuyu anlamak iyice imkansız. Bu durum öyle bir hale geldi ki eskiden olan olaylar bile bugün iklim krizine bağlanır oldu. Burada hız toplumu kendisini gösterdi ve yüz elli yıllık “küresel ısınma” yaklaşık bir on yıl kadar sonra yerini “iklim değişikliği” ifadesine bıraktı ve son iki yıldır iklim krizi ifadesi ile durumu anlamlandırmaya çalışıyoruz. Ancak böyle gedersek “iklim çaresizliği” yeni popüler kavram olacak.
İktidarı ve sistemi eleştirmek her zaman devrimcilerin görevidir. Ama bu eleştiri bir amaç ile sınırlı kalırsa diyalektik çelişkileri düşünmekle mükellef devrimciler fikren intihar edeceklerdir. Olması gereken ötesin geçip, tıpkı Marks’ın dediği gibi, anlamanın ötesine geçip değiştirmemiz gerekiyor.
DEVRİMCİ BİLGİ
Daniel Kahneman Hızlı ve Yavaş Düşünmek kitabında[vii] “aşikar olanı göremeyebiliriz, aynı zamanda körlüğümüze karşı körüz” der. Bu körlükte ideolojinin, egemen fikirlerin, propagandanın yanında manipülasyonlar, komplo teorileri ve seri yalanlar da ciddi rol oynar. Kitapta “aklı bir şey ile meşgul etme” meselesi çok güzel anlatılır.
Bugün yapılması gereken propagandayı reddetmek ve bunun o kötü bileşenlerine karşı aklı ve sorgulamayı öne çıkarmak gerekiyor. Buna “hız toplumuna” uygun olarak birilerinin fikirlerini kopyalayarak değil, bilakis aynı hesabı tekrar yapıp kontrol ederek, aynı yolu yürüyüp başka şeyleri fark etmek arzusu ile yapabiliriz. Bu kadar verinin aktığı bir dünyada bu imkansız gelecektir. O zaman yalan, manipülatif bilginin dolaşımının bir öznesi, bir madeni, bir kaynağı olduğumuzu görmek zorundayız. O yüzden sorgulamaya, sormaya, cevabını aramaya devam etmeli, bunu daha kitlesel yapmanın yolunu bulmak zorundayız. Eğer doğru bir bilgi şanslı ise ancak bin kişiye erişiyorsa ve yalan bir bilgi 100 bin kişiye erişebiliyorsa bizim bir kişi ile bırakın kafa tutmayı, var olmamız bile pek olası değil. Sisteme karşı doğadan, toplumdan ve emekten yana bilgiyi örgütleyen daha çok insan ve daha örgütlü olmamız gerekiyor. Buradaki örgütlülük neoliberal anlamda “kurumsal aidiyet” değil, emektar anlamda örgütleme fiili olduğunu belirtelim.
İklim meselesi ile yalanın buluşması, aslında kapitalist üretim ilişkileri ile bilginin metalaştırılması ile ilişkili. Artan üretimin hızı ile artan bilgi üretimi beraberinde yönlendirici ya da yalan bilginin hızla yayılmasına yol verdi. Bu bilgiler ise işçi sınıfı tarafından üretiliyor. Yani bugün üretilen yalan bilgiler ve hatta komplo teorileri işçi sınıfı tarafından üretiliyor ve kelimenin anlamını karşılayacak şekilde kitlesel üretiliyor. Bu durumda sınıfın devrimci bilgiyi üretmesi, üretmeyi öğrenmeye başlaması tarihin dönüm noktası olduğu anlamına gelecektir. Çünkü bu propagandayı reddeden, kitleselleşen ve yalanı çürüten bir adım olacaktır.
[1] Bu tür haberlerin her yıl rutinleşmesine rağmen kurak geçirdiğimi 2021 Şubat ayında bile böyle bir haber yapıldı. Bu sefer haber kaynağı dış menşeili değildi: https://www.sabah.com.tr/yasam/2021/02/27/son-dakika-uzman-isim-tarih-vererek-acikladi-istanbul-bogazi-donacak
[2] Çok tipik ve güncel bir örnek: https://www.sechaber.com.tr/iklim-olaylarini-manipule-etmek-chemtrails/
[3] Bu tartışmalara dair bakınız: State-sponsored Internet propaganda https://en.wikipedia.org/wiki/State-sponsored_Internet_propaganda
[4] Orjinal metin ve detaylı açıklama için bakınız: https://en.wikipedia.org/wiki/Internet_manipulation
[5] https://twitter.com/OnderAlgedik/status/1186170817614364674?s=20
[i]Review of Maritime Transport 2019, 31 Ocak 2020 [Internet] https://unctad.org/system/files/official-document/rmt2019_en.pdf Erişim: 2 Nisan 2021.
[ii] How Much Information? 2003 , 30.10.2003, [Internet] https://groups.ischool.berkeley.edu/archive/how-much-info-2003/execsum.htm Erişim: 15 Haziran 2021.
[iii] David Reinsel – John Gantz – John Rydning, Kasım 2018, The Digitization of the World From Edge to Core, [Internet] http://book.itep.ru/depository/dig_economy/idc-seagate-dataage-whitepaper.pdf Erişim: 15 Haziran 2021.
[iv] Mermutlu, A . (2018). Hız Semptomları: Geç-Modern Zaman Rejiminde Belirsizlik, Dolayımsızlık, Eşzamansızlık . Fırat Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 28 (1) , 245-260 . DOI: 10.18069/firatsbed.387934
[v] Vosoughi S, Roy D, Aral S. The spread of true and false news online. Science. 2018 Mar 9;359(6380):1146-1151. doi: 10.1126/science.aap9559. PMID: 29590045.
[vi] Foça A, Sözlük: Yanlış bilginin en yaygın yedi türü , [Internet] https://teyit.org/sozluk-yanlis-bilginin-en-yaygin-7-turu, Erişim: 17 Haziran 2021.
[vii] Kahneman D.2019, “Hızlı ve Yavaş Düşünme”, İstanbul: Varlık yayınları, Sf:30