- Öykülerinizin -var ise elbette- ana meselesi nedir?
Yazdığım her öykü için değil ancak Tekme Tokatlı Şehir Rehberi üzerinden cevap verebilirim. Başta hepimiz bir ailenin parçası olarak var olup, kendimizi oraya ait hissediyoruz. Zaman geçtikçe kendi başına birey olabilme çabamız başlıyor. Ailede öğrendiklerimiz, gördüklerimiz, duyduklarımız, travmalarımız ekseninde dünyanın bir parçası olabilme çabamızı mesele ediyorum diyebilirim.
- Cortazár’ın bilindik sözüdür: “Roman puanla kazanır ama öykünün tek şansı nakavt etmektir.” Buna karşılık, “Öykü,” der Carver, “bir şeyleri açığa vurmalı, ama her şeyi değil”. Kurgu öykünüzün neresinde yer alıyor?
Açıkçası bir öykünün bu ifadelerden yalnızca birini karşılaması gerektiğine inanmıyorum. Aksine öykü yazarken Carver ve Cortazar’ın söylediklerini yeni ve harmanlanmış bir ifadeyle sürekli aklımda tutuyorum.
Anlatmak istediğim şeyi, en damıtılmış haliyle aktarabilmek için doğru kurgunun çok önemli olduğunu düşündüğümden kurguyu öykünün merkezine yerleştirmeye gayret ediyorum.
- Toplumu içeren ya da ona ilişkin herhangi bir alanda hâkim olan vasatlık, sanatsal üretim alanlarına ne şekilde sirayet eder, çağdaş öykümüz ölçeğinde değerlendirir misiniz?
Çağdaş öykümüz ölçeğinde “Vasat mı, değil mi?” sorusuna bir cevap verebilmek için harcamam gereken zaman ve enerjiyi, kendi yazınım üzerinde düşünmek ve önceden yazdığım metinlerin üzerine bir tuğla koyarak yenilerini inşa etmek için harcıyorum. Vasatlıkla savaşmanın yolunu bireysel olarak bulabilmenin geleceğimiz adına daha yararlı olacağı kanısındayım.