Hep aynı manzaraya maruz kaldığım
Gün nihayet ağarır.
Akın ederler işe- herkes kendininkine:
Bazısı merkez komiteye…
Bazısı komite büroya…
Bazısı polit büroya…
Bazısı büroya…
Kapıdaki görevliyi geçer geçmez
Kağıttan bir yağmur.
İçlerinden en mühim,
Ellisini seçip
Koşarlar toplantıya.
Uzatıp kafayı sorarsın:
“Falanca bir baksa bana, hı?
Sabahtan beri buradayım…”
“Yoldaş Ivan Ivanoviç toplantıda
A ve B bürosunu ortaklaştırmada.”
Bitmez tükenmez merdivenler.
“Yandık” dersin içinden.
Ve duyarsın bir kez daha:
“Şimdi git sonra gel”
Lanet olsun böyle işe!
“Bölemem! Önemli!
İlçe kooperatif birliğine alınacak bir şişe mürekkep
Konuşuluyor toplantıda.”
Dolaşırsın bir saat orda burada:
Ne bir buyur eden olur
Ne bir selam veren.
Duvarda bir afiş çarpar gözüne:
“22 yaş altı herkes gençlik toplantısına!”
Gün biterken bir kez daha,
Soluk soluğa, sürünerek
Tırmanırsın yedi katlı binanın en tepesine. Sorarsın:
“Yoldaş Ivan Ivanoviç geldi mi?”
“Yok – ABCDEF komitesi
Toplantısında”
İşte o zaman bir hışımla,
Ağzıma ne gelirse sayıp
Bir volkan nasıl patlarsa öyle
Dalmışım toplantının ortasına.
O da ne!
Yarım insanlar oturuyor içeride!
Donup kalıyorum öylece.
Neler oluyor burada!
“Nerede bu insanların diğer yarıları?”
Çığlık çığlığa bağırıyorum:
Cinayet!
Katliam!
Aklımı oynatacağım.
Sekreter ise gayet sakin açıklama yapıyor:
“Pardon ama,
aynı anda iki toplantıda olmak zorundalar.
Günde 20 toplantı.
Napalım, mecburen
bölünüyoruz ikiye
-belden yukarımız burada
geri kalanımız başka yerde –
Uyku mu tutar bunun üzerine!
Gel de uyu hadi…
Nihayet sabaha karşı,
Girmişim mutlu bir rüyanın koynuna:
“Ah, tek bir toplantı,
Bir karar toplantısı,
Bütün toplantıları kaldırma toplantısı”
(Çeviren: Sevi Emek Önder)