Güney Bronx’un gettolarında yoksul/siyah gençlerin çığlığı ile yoğrulup bir alt-kültüre dönüşen hip-hop ve onun sözlü ifade biçimi Rap müzik bütün dünyayı etkisi altına almış durumda. Hızlı bir şekilde piyasaya adapte olmasına ve devasa bir endüstriye dönüşmesine rağmen bu kültür özünde ki protest potansiyelİ de korumaya devam ediyor.
Türkiye’de de rap müzik tıpkı ABD’de olduğu gibi piyasalaştı ve zamanla lümpen kaygıların, hazların işlendiği bir dil oluşturdu. Ve yine ABD’de olduğu gibi protest potansiyelini koruyarak hızla yeni bir kültür yarattı.
Türkiye’den Almanya’ya giden göçmen emekçilerin üçüncü kuşağında, göçmen karşıtı şiddete tepkinin bir ifade biçimi olarak ortaya çıkan Türkçe rap, bugün ülkenin dört bir yanında, özellikle “kenar mahalleler”de ortaya çıkan çok sayıda icracısıyla serpildi. Söz sanatları ile işlenen hikayeler, teması ne olursa olsun kendi edebiyatını, dilini, üslubunu oluşturdu. İcra edebilme olanaklarına ulaşmanın daha kolay olması ve söze yaslanması sebebiyle içinde bulunduğu maddi koşullardan diğer müzik türlerine oranla çok daha fazla etkilendi. Son yıllarda işssizlik ve yoksulluğun hızlı yükselişi; düşünce ve ifade üzerinde baskıların yoğunlaşması ile birlikte işlenen profiller ve anlatılan hikayelerde değişiklikler gözlemlenmeye başlandı.
Dergimizin 32. sayısında, ortaya çıktığı koşullar, izlediği süreç, soluklandığı duraklar ile birlikte Türkçe rap’i ve tüm bu setrin özgün sanatçıları, onların eserlerini mercek altına alıyoruz.