yeni e

iki aylık kültür sanat edebiyat dergisi

Yaradan Geçen Işık: Leman Kişibeyli’nin “Kesilerek çözülür topaklanmış saçlar” Şiiri Üzerine

Altay Öktem’in beş yıldır moderatörlüğünü yaptığı, Yay Koop’ta gerçekleşen Şimdi Şiirin Vakti, bu sezon yeniden kapılarını açarken, sahneye çıkan genç seslerden biri dikkatleri üzerine çekti: Leman Kişibeyli.

Dinletinin o kalabalık, hafif gürültülü atmosferinde Öktem, her zamanki gibi yalnızca tanınmış isimlere değil, dinleyiciler arasındaki gençlere de mikrofon uzatıyordu.

O anda Leman, neredeyse çekingen bir tonda, “Kesilerek çözülür topaklanmış saçlar” şiirini okumaya başladı.

Sessizlik, dizeler ilerledikçe kalınlaştı.

O şiir, gencecik bir kadının içinden geçen seslerin, tozların, ışıkların şiiriydi — ve salondaki herkes fark etti: burada yeni bir poetik ton vardı.

Kesilerek çözülür: Bir Bedenin Sessiz Patlaması

Kişibeyli’nin şiiri ilk anda bedensel bir eylem gibi başlıyor: saç kesmek, bir şeyi çözmek, bir düğümü açmak…

Ama hemen ardından anlıyoruz ki bu, sıradan bir eylem değil — kendini çözmenin, geçmişten ayrılmanın, ama aynı zamanda kendine dönmenin ritüeli.

“tavan arasında bir boşluk var —

ışığı üzerine deviriyor”

Bu dizeyle açılan şiir, evin unutulmuş bir köşesinden konuşuyor.

Tavan arası; bir çocuğun eşyalarını, annenin sandığını, eski benlikleri barındıran yer.

Kişibeyli, bu mekânı psikanalitik bir boşluğa çeviriyor: orada bastırılmış sesler dolaşıyor, uğultular, tiz sesler, dizlerin bükülme sesi.

Kadın bedeni, kendi sesine dönüşüyor.

Dikiş, Pergel, Toz: Kadın Deneyiminin Yeni Sözdizimi

“üç dikiş atılıyor başımdan senin omzuna

kaynaşıyor o iplik.”

Bu dizeler, kadın deneyimini bir yara estetiğiyle anlatıyor.

Yara, yalnızca bir acı değil; bir bağ.

Kadın bedeni burada onarılmıyor, aksine o dikişle başka bir bedene — sevgiye, dayanışmaya, yakınlığa — eklemleniyor.

Bu, feminizmin en sahici temalarından biri: iyileşmeden değil, yaradan kurulan bağ.

Sonraki bölümde pergel devreye giriyor:

“bir pergelle en doğru vücudu bulmaya çalışıyorum kendime.”

Burada kadın, kendi bedenini ölçmeye çalışıyor, bir denge, bir kusursuzluk arıyor.

Ama bu ölçü, hep biraz kaçıyor.

Kişibeyli’nin dili geometrik ama ruhu kaotik: tam da bu çelişki, şiire gençliğin o taze kırılganlığını veriyor.

Elektriksel Beden: Modern Kadının Mekanik Duygusu

“anahtar devrenin dışında

aç kapa aç kapa kapa kapa”

Elektrik imgeleri, şiirin ortasında birden parlıyor.

Tozlu bir priz, rutubetli bir oda, devre dışı bir anahtar…

Bu detaylar, çağımızın kadın öznesini anlatıyor:

elektriği kesilen, yeniden bağlanan, enerjisini kaybedip sonra tekrar bulan kadın.

 

Kişibeyli bu teknolojik dili içselleştiriyor; elektronik devreyi duygunun ritmine dönüştürüyor.

Her “aç kapa” bir nefes, her “toz tabakası” bir anı.

Şiir, mekanik bir şehirde duygusal bir bedenin çalışmaya devam etmesi gibi titreşiyor.

 

Anne’nin Tekinsiz Yüzü

 

Şiirin sonunda beliriveren yüz:

“duvardaki prizin yuvasında bir surat beliriyor anne

o surat bana bakıp bakıp sırıtıyor.”

Bu sahne hem korkunç hem tanıdık.

Anne figürü, Freud’un “tekinsiz” kavramını çağrıştıracak kadar yabancı; ama aynı zamanda içimizde, çocuklukta kalmış bir ses kadar yakın.

Kişibeyli burada Julia Kristeva’nın “abject” kavramını sezgisel olarak kullanıyor: annenin yüzü, hem sevgi hem ürperti.

O yüzle karşılaşmak, hem şiirin hem kadının büyüme anı.

 

Genç Bir Sesin Gücü

Leman Kişibeyli henüz çok genç.

Ama şiirinde, yaş almış bir kadının içe dönük zekâsı ve sabrı var.

Şiir, feminist poetikanın — özellikle de Hélène Cixous’nun “kadın kendi bedeninden yazmalıdır” çağrısının — yeni kuşak Türkçe karşılıklarından biri gibi.

Kişibeyli, bedeniyle düşünmeyi, dikişle yazmayı, elektriği duygusuna dönüştürmeyi başarıyor.

“Kesilerek çözülür topaklanmış saçlar” yalnızca bir şiir değil, kadın sesinin yeniden devreye alınmasıdır.

Yay Koop sahnesinde bir mikrofonun ucunda başlayan o küçük sessizlik, belki de başka bir dönemin işaretiydi.

Kadın şairler acılarını gizlemiyor; onları bir yazı enerjisine dönüştürüyor.

Leman Kişibeyli’nin şiiri bu enerjinin kıvılcımlarından biri:

bir toz tanesi kadar küçük, bir elektrik çarpması kadar güçlü,

ve içten içe hep aynı şeyi fısıldayan:

“Kesilerek de olsa, çözülür her düğüm.”

Ayşegül Tözeren
diğer yazıları

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir